Bel, Belos, Belit
Bel: [bîl] (Akatça dilindeki Belu' dan) Sahip, Efendi, İlah, Rabb, Mevla, Çalap anlamında. Özgün bir isim olmaktan çok, bir "sıfat". Babil İmparatorluğu döneminde çeşitli tanrılara hitap etmek veya onları tanımlamak için kullanılan "betimleyici". Dişil formu Belit. Hanımefendi veya bayan anlamında. Grekler Belos, Latinler Belus demişler. Bel sözcüğü dil bilimi açısından Doğu Semitik bir ifade. Kuzey batıdaki Semitik Ba'al sözcüğüyle aynı kökten geliyor ve aynı anlamda (Malm, 2018).
-----------
Bel'in, Bâ-El'den geldiğini ve onun kısaltılmış biçimi olduğunu düşünüyorum. Ba-El, "Tanrısal ruh" anlamında. Veya "Yüce Ruh". Kendi Ruh'unu veya Cevher'ini, Asl-ı esâsı'nı bize bahşeden Yüce Varlık. Mevlâ.
Bâ, ruh demek ve El ise İlah.
Bâ-El, yaratıcı Ruh veya Yaratıcı Rûhiye anlamında.
Eskiler, yaratıcı Ruh veya Ruhiye'yi acaba neden E, El, İl, İlu veya İlâ sesiyle ifade etmişler. Bilmiyoruz ve sanırım hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Kendime göre tahmin yürütüyorum.
El, İl veya İlu, "İlk" sözcüğüyle ilişkili olabilir. Bizi, dünyayı, yerleri ve gökleri, evreni yaratan bir İlk. Anamızın, babamızın, atalarımızın İlk'i. İlk doğuran, ilk ortaya çıkaran. Ağaç örneğiyle ele alırsak, dalların bir araya gelip bütünleştiği ilk gövde.
El; ilk tohum. İlk patlama.
O tohum, patlama veya üfleme her ne ise ve her ne zaman olmuşsa.
Bâ ve El sözcükleri aynı anlamda. Bâ Mısırlıların İlk'i. El ise Sümerlilerin. Milattan önce kaba taslak ifade edebiliriz ki, 20 binlerden itibaren bir İlk olduğuna inanılıyor. İlk cevher, ilk öz. İlk ruh, İlk baba, İlk ana. Dünyanın ve evrenin mayası olan İlk. Kendisinden geldiğimiz, varlık dünyasındaki her şeyin kendisinden mebni olduğu.
Ba-El, Rahman-ü Rahim anlamında. İkisi de sıfat ve ikisi de O'na işaret ediyor. Mısır'ın Ba'sı İlk; Sümerlerin El'i İlk. İlk-İlk gibi bir durum çıkıyor ortaya.
İlk-İlk (Erkek); İlk-İlk (kadın).
İlk-Ruh (Erkek); İlk-Ruh (kadın)
---------
Türkler Bel veya Bâ-El sözcüğünü çok sevmişler. Çocuklarımıza, eşyalarımıza, şehirlerimize hep onun adını vermişiz. Belit, Beliz, Bulüz, Pelit, Beleş, Balash, Polat, Bolat, Balat, Balta, Pelet, Pile, Elt, Elti, Milat, Malat. Anlamlarının farklı olması, bir şey değil. Ramification kuralı çalışıyor ve arka planda İlk Ruh'a, ilk Ata'ya, İlk Ana'ya, ilk Yaratıcıya yapılan atfın ışığı parlamaya devam ediyor.
Bel, Belos veya Belus "İlk Işık". İlk Nur. Ötelerden gelen ve bizi canlandıran.
Bel; içimize üflenen Cân. Aslında Cân ve Canân'ın her ikisi de Bâ-Los. Veya her ikisi de Lât, Las, Laz, lûz, Leez, Leeç, Lî.
------
Bel veya Belt dediğimizde "Ruh-İlk" ikilemeli sözcüğüyle konuşuyor ve her iki kavramı birlikte önemsiyoruz demektir.
Sadece Bê veya Bâ dendiğinde Rûh ön plana çıkıp El veya İlu sözcükleri "tahtında müstetir" hale geliyor. Yani arka planda varlığı hissedilen. "El" diye bir şey yok ama, gölgesini hissediyoruz. Kesinlikle orada.
Sadece El, İlu, İlat, Allat veya Las dendiğinde bu kez "İlk" mefhumu ön plana çıkıyor ve Bâ sesi tahtında müstetir oluyor. Alat veya Las ama görünmez bir Bâ'sı var. Örtük, gizli. Veya herkesin çok iyi biliyor olması nedeniyle ayrıca söylenmeye gerek duyulmayan.
Fenikeliler Mısır'ın Bâ'sı ile Sümerlilerin İlu'sunu evlendirmişler. Ba-El, ha Ali hoca, ha hoca Ali türünden bir terkip. Ruh sözcüğünün İlk ve İlk sözcüğünün de ruh-can anlamına gelmesi.
Bu manada Ruh'un tanrı/tanrıça olması gibi İlk de tanrı veya tanrıça. Bütün büyük krallar İlk'in / Ruh'un / Tanrı veya Tanrıça'nın soyundan gelen kişiler. Mısırlılar ve Sümerler kendi terminolojileriyle konuşurken Kenanlılar, yok aslında fark, hepimiz aynı şeyi söylüyoruz demişler.
----------
Bir, bîr, vir ve vrincy sözcüklerinin manası, "ilk" anlamında... Sayısal birimi belirliyor olmasına karşın, esas olarak "ilk" olmayı tanımlıyor. Eskiler muhtemelen pîr diyorlardı. Pir sözcüğünü günümüzde yaşlı, ata, güngörmüş anlamında kullanıyoruz. Milattan önceki zamanlarda bir veya pîr sözü sanırım ilk ata, ilk ana anlamına geliyordu. Hindistan'daki Pir-Analar edebiyatı böyle doğdu. Pîr Analar, Eski Analar anlamında veya İlk Ana, İlk Analar. İlk Yaratıcı olan Baba veya İlk Yaratıcı Ana.
Pir sözcüğü bir Bâ. Pir sözcüğü İlu. Pîr sözcüğü Bâ-İlu veya kısaca Bel. Pîr denen varlık her nasıl biri idiyse o bir peri, bir cin, bir kraliçe, bir tanrıça. Firavunlara bu yüzden Pîr-Avûn adı verilmiş. "Yeryüzünün Pîri" demek. Yeryüzünde ilk kadından doğan, ilk kişi. Veya ilk erkeğinden gelen.
Pîr, "bir" demek veya "ilk". Firavun o yüzden "tanrı" ve karısı da "tanrıça".
"İlksel" sülaleden gelen kişiler soylu insanlardır. Tüm varlıklar "İlksel'e" ait, tüm varlıkların "bir'i" var ama krallık bambaşka. Krallık pozisyonu çok farklı. Krallık, dünya kurulalı beri babadan oğula geçtiğine göre yaratıcı bir "ilk kral" var demektir. Ve bir ilk tanrıça.
Bâ, Pîr, Bir, El ve İl sözcükleri "İlk" olana atıf. Tanrıya, tanrıçaya veya sonraki dönemlerde dile getirilen zevciyât vahdettir sözünde mündemiç tanrı-tanrıça birlikteliğine..
----------
Mısırlılar milattan önce 1400'lü yıllardan 1075 yılına kadar devam eden Yeni Krallık Dönemi'nde Ba-El'e veya Baal'a tapınmışlar. Fenikeliler ve Arâmiler (eski Suriye halkı) bu süre içinde Baal tanrısını kendi ülkelerine taşımışlar ve onu Bel olarak telaffuz etmişler.
Bölgeyle sürekli ilişki halinde olan Grekler sözcüğü -os ekiyle kendi dillerine dönüştürürken Belos tanrı veya tanrıçasını Zeus ile özdeşleştirmişler (Encyclopaedia Britannica, Inc., 2006). Ve bazen de Kronos ile..
Bel, Belos ve Zeos.. Kronos.
Kaynaklarda, Greklerin Bel veya Ba-Al sözünün bir sıfat olduğunu fark edemeyip onu "tanrı adı" gibi değerlendirdikleri ve bu yüzden kendilerinin güçlü sema tanrısı olan Zeos ile ve bazen de Kronos ile eşitledikleri hayıflanarak anlatılıyor (Sicile, 1989). Şunu söylemek istiyorlar: "Greklerin Zeos'u, Ba-Al ile karşılaştırılamaz. Zeus bir tanrıdır, Ba-Al ise bir ilah veya küçük tanrı.
---------
Britannica'ya göre Bel, Sümerlilerin ENLİL adlı tanrılarının Semitik karşılığıdır. Sümercedeki Enlil sözcüğüyle ilgili ideogram Akadçada "Ba-Al" veya "Bel" olarak okunmuştur. Bilim insanları genel çerçevede bu görüşe katılmasalar da eski kitaplardaki tartışmalarda ve çevirilerde Enlil ile Bâ-Al arasında ilişkiler kurulduğu görülmüş (Wikipedia, tarih yok). Ba-Al, belki Enlil'in birebir kopyası değil ama ondan etkilenim izleri taşıyan bir tanrı veya tanrıça.
------------
Enlil, "Eski Bel" olarak tanımlanıyor. Bir de "Marduk Bel" var ki Greklerin yanlış bir şekilde Marduk'u "Bel" olarak tanımlamalarından kaynaklanmış.
----------
"Eski Bel" veya "Bel Enlil"e aynı zamanda Beltis diyorlarmış. Beltu, Beltus gibi adlandırmaları olmuş. Beltus büyük tanrıça anlamında ve Sümerlerdeki İştar, Zerfanti ve Nana gibi "Büyük Anneler" ile karşılaştırılıyor. Beltus, ilk yaratıcı olan erkek tanrının onunla eşit güce sahip olan karısı, "ilk tanrıça".. (Mackenzie, 2013).
---------
Bel, Belos, Belit adı verilen tanrı ve tanrıçalar Suriye ve Fenike topraklarında boy atıp yükselmiş ama asıl kaynak Sümerler, Akatlar, Asurlular. Mısırlılar dahi kendi Bel'lerini Mezopotamya'ya borçlu. Mısırlıların gerçek ve asıl tanrıları evcil olmayan vahşi hayvanlar.
Firavunlar veya Pîr-Avûnlar kendilerini tanrı, karılarını tanrıça ilan etmişlerse bu kültür temelde Sümerlere ait. Kendi vahşi hayvan tanrılarıyla Sümerlerin İlk Ana tanrıçalarını sentezleyerek amalgam bir inanç sistemi oluşturmuşlar.
-----------
Antik Mısır'da hem vahşi hayvanlar tanrı-tanrıça; hem de krallar ve karıları. Tapınma konusunda ne "vahşi hayvanlardan", ne de "İlk-Ana" temasından vazgeçebilmişler.
Hüner Şencan
.