Suyu
Alpullu'nun suyu meşhurdu... Su, en önemli değerlerimizden biriydi. Belleğimize yerleştiği için "su söyleminden" vazgeçemiyoruz. "Alpullu'nun suyu..." diye bir muhabbet açılır, dakikalarca konuşulurdu. Elli, altımış yıllık sürede bir şeyler değişti ve artık suyu konuşmaz olduk. Konuş-muyoruz, çünkü çeşme suyu yerine plastik galon suyu içiyoruz.
Elli yıl önce her taraf su idi, ortalık sulaktı, tepelerden bayırlardan sular sızardı, çok yağmur yağardı, derelerde çok su vardı, Mavi Göl'ümüz vardı, seller gelirdi, su basardı, evimizin içinden su akardı... İnsanlar sık sık sudan konuşurlardı. Alpullu'nun altı denizmiş derlerdi. Bir yabancı gelmiş inceleme yapmış ve demiş ki "insanlar Alpullu'nun altını bir bilseler, orada yaşamak istemezlerdi"...
Artezyenlerimiz ve kendiliğinden çıkan kaynak sularımız vardı, çataklardan su eksik olmazdı, tepeler, yarlar ayazma adını verdiğimiz doğal pınarlarla doluydu. Her taraftan küçük derecikler akardı.
Alpullu'nun suyu dediğimiz zaman mahalle çeşmelerini, yağmur, dere, artezyen, ergene, kar, çatak, derecik, ark sularını; yağmur çisemesini, sicim gibi yağan yağmuru, kovadan boşalırcasına yağanı, dolu tanelerini, kırağıyı, kuyu sularını, tulumbaları, su kovalarını, su tenekelerini, su güğümlerini, su küplerini, su fıçılarını, testileri, derin kuyu sularını ve bu kuyulardan yeryüzüne su basan dalgıç pompalarını hatırlarız.
Yağmurlar dindi, düzensizleşti...
Kuyular sularını kaybetti. Üç beş metreden su çıkmıyor artık... İnsanlar kuyu kazmıyorlar.
Artezyenler kurudu. Kaynak suyu çıkmıyor.
Eski parktaki artezyen suyu epey oldu kurudu, yanmıyor.
Yüzmeyi öğrendiğim Mavi Göl'ümüz tarih oldu.
Oturma odamızın altındaki divanın altından onlarca yıldır su gelmiyor...
Mahalle çeşmelerimiz kapandı.
Bahçede bulunan tuvaletlere ibriklerle gitmiyoruz artık.
Evlerimize su almamız iyi oldu ama, rahatsız edici kokusu yüzünden o suyu içemiyoruz.
İsale hatlarımız eskidi, koku yapıyor.
Arabaya atlayıp Düğüncülü köyüne gidiyor, oranın kokusuz suyundan doldurup evimize getiriyoruz.
Suyumuz eskisi kadar bol değil
Suyumuz eskisi kadar kaliteli değil
İnsanlar su muhabbeti yapmıyorlar, artık su konuşulmuyor...
Ama olsun... Alpullu yine de "su beldesidir"...
Ergene ağır metallerle zehirlenmiş simsiyah akıyor, Pancarköy deresi lağım çukuru olmuş...
Çok üzücü, ama çook... Fakat Alpullu yine de "su beldesidir"...
Bir el gelecek, insanlar el ele verecek, gönüllerini birleştirecekler ve Alpullu'yu yine su beldesi yapacaklar... Çünkü Alpullu Trakya'nın merkezidir ve o yüzden su beldesidir. Yüzey sularıyla, toprak altı sularıyla, sularının yumuşaklığıyla, temizliğiyle, nefâsetiyle...
İstanbulda kişi başı günlük su tüketimi 180 litre imiş. Alpullu'da ne kadardır bilmiyoruz. Hadi İstanbul kadar olmasın, 150 litre diyelim. 2300 kişi x 150 litre = 345 ton eder. Eski Belediye Başkanı Ahmet Durgun ile konuşuyorum. Günlük 250 ton civarında diye yanıtlıyor sorumu. Eğer bu rakam doğruysa günlük kişi başına 110 litre suya denk geliyor demektir. Hâne başına hesap edersek günlük 227-230 kilogram su... Kışın herhalde çok daha azdır.
Alpullu halkı eskiden bahçe sular bu yüzden çok su tüketirmiş, fakat son yıllarda su tüketimi azalmaya başlamış. İnsanlar sebzenin pazarda çok ucuza satılıyor olması nedeniyle artık eskisi gibi sebze bahçeleri yapmıyorlarmış.
Eski Başkan Durgun, "ben iki kuyu bıraktım. Birinde 151 metreden ve diğerinde 150 metreden su çıktı" diyor. Bu tür sondajlara artık "derin kuyu" tanımlaması yapılıyor. Çocukluğumuzda onlara "artezyen" derdik. Terminoloji bile değişti. Çevre değişti, ortam değişti ve kelimeler de... Alpullu'da yaşıyoruz ama o Alpullu eski "Sulak Alpullu" değil... Ve sulak olduğu ölçüde yeşil... Durgun'un sözünü ettiği kuyulardan ilki bizim Eski Artezyen" dedeğimiz yerde... Eski Fırın'ın biraz ilerisinde... İkincisi yüksek Su Deposu'nun yanında imiş. Bu artezyenlerin veya toprağa çakılan su sondaj borularının 25-30 yıl ömrü olurmuş. Sonra borular çürür ve kuyular dağılıp yok olurmuş. Bu yüzden Alpullu eski artezyenler, derin kuyular mezarlığı gibidir. Geçmişe ait ben 15 artezyen kuyusu saydım ama galiba çok daha fazla. Gerçek rakam 20'yi aşıyor olabilir...
Yeni belediye başkanı Yandım Çavuş Mahallesi'nin oraya başka bir derin kuyu kazdırmış ve içine pompa yerleştirmiş. Buralara artık Pompa diyorlar. Bir Pompa orada var, bir Pompa burada... Sular kendiliğinden fışkırmayınca "artezyen" kavramı ölüyor ve yerini "Pompa" kavramı alıyor. Biz artezyen'lerin nesliydik. Bugünün çocukları veya gençleri Pompa'ların... Artezyen suyunun tadı ile Pompa suyunun tadı aynı değil...
Belediyeler derin kuyu kazmak için DSİ'den izin alıp ihaleyle kuyu kazdırma işini özel sektöre verirlermiş veya bizzat DSİ kendisi kazarmış.
Alpullu'nun evimizin tam karşısındaki tepenin üzerinde büyük bir su deposu var. Bu depo 500 tonluk imiş. Alpullunun iki günlük su ihtiyacını karşılayacak kadar büyük. İki pompa veya iki artezyenden buraya kesintisiz olarak 24 saat su pompalanırmış. Şimdi pompa sayısı teke düşürülmüş. Tek pompayla veya tek artezyen kuyusuyla çalışılıyormuş... Bir sorun teşkil eder mi, etmez mi bilmiyorum... Herhalde analizi yapılıyordur... Mutlaka, beklenmedik durumlara karşı bir tedbir alınmıştır. Mazallah, susuz kalırsak ne yaparız...