Ergene ve Sel
Ergene, çukur bir bölge olan Trakya havzasında akan, bahar aylarında eriyen karlar ve yağan yağmurlar nedeniyle kabına sığmayarak her zaman taşan bir nehir... Tarih boyunca dağlardan, tepelerden kontrolsüz gelen azgın suların konusu olmuş. Eski insanlar taşkınların zarar vermesini önlemek için su yolunun çevresinde küçük ormanlar, korular oluşturmaya çalışmışlar. 1850'li yıllardan sonra savaşlar ve göçler nedeniyle Ergene boyundaki ağaçlar kesilmiş, korular bozulmaya başlanmış. Bu nedenle XX. Yüzyılın başından itibaren sellerin etkileri daha şiddetli hissedilir olmuş.
Kaynaklarda iki büyük selden ve yağış afetinden söz ediliyor. Birincisi 1800'lü yılların ikinci yarısında gerçekleşmiş. Tam tarih verilmiyor... Ve ikincisi ise 14-15 Şubat 1956 tarihinde...
56 seli hakkında edindiğimiz bilgiler daha çok. O, Alpullu'da kendi dönemimizin en önemli olaylarından biri... Yağmurlar Ocak ayından itibaren başlıyor, Şubat ayının ortalarına gelindiğinde zirve yapıyor, en üst seviyeye çıkıyor.
1 Şubat 1956 günü yağmurla birlikte kar da yağmaya başlamış, nehir kabarmış ve çevresine taşmış. Nehrin iki yakasında yer yer buz kalıpları oluşmuş. Suyla sürüklenen buz kütleleri üst üste yığılmış. İtfaiyeciler buz kalıplarını kancalarla çekerek yolları açmaya çalışıyorlarmış. 14 Şubat salı günü öğleden sonra nehir daha da kabarmış. Beklenmedik ani bir büyük su kütlesi ile köprünün iki yanı deniz görünümü almış. Geniş su kütlesi, iki üç kilometre genişliğindeki bütün ovayı kaplamış. 14 Şubat akşamı bölgede günlük olarak metre kareye 137,8 kilogram yağış düştüğü belirtiliyor. Ergene Nehri 2,5 metreden fazla kabarmış. Bent'in yanında nehrin derinliğini gösteren "yükseklik çıtasında" 2,85 cm'ye kadar su ve çamur izi kalmış. Alpullu'da Kantın'in, Sıra Dükkanlar'ın bulunduğu yerde 75 cm yüksekliğinde su akıyormuş. Alçakta kalan evlerin içine bir metre su dolmuş. Sular fabrikanın müdüriyet binasına kadar ulaşmış. Armutlu Mahallesindeki evlerde yaşayan insanlar eşyalarını kurtarma telaşına düşmüşler. Yaşlı amca anlatıyor, "kalın demiryolu raylarından bazıları dirseğim gibi büküldü... Okula giden çocukları uzun kasık çizmelerimi giyerek karşıya geçirdim".
(Müslüm Gündüz, Tarihi Uzunköprü’nün geoteknik yaklaşımla performans kontrolü ve rehabilitasyon önerileri. YLT, Kültür Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Haziran 2008, s. 11).
Anne ve babalarımızın o güne kadar hiç görmedikleri büyük bir "âfât" olmuş. Nehrin yukarı bölgelerinden gelen büyük buz parçaları nehrin kenarındaki dükkanları yıkmış, tarumar etmiş. Pancarköy Deresi'nin çevresinde 1,5 metre yüksekliğinde set varmış ama ne set kalmış, ne de o zamanlar var olan tabanı saç kaplı demir köprü... Hepsi sular altında kalmış. Demir Köprü'den 50 metre ötede Pancarköy Deresi'nin suları durmuş... Akmaz olmuş. Ergene Nehri de akmıyormuş... Sular o kadar kabarmış ve yükselmiş ki, meyil olmadığından akıntı özelliğini kaybetmiş. Sular geri tepiyormuş. Yaşlı amca öyle anlatıyordu: "tepmelikler oluyurdu"...
Ben yedi sekiz aylık bebek imişim. Annem hep anlatır. Burgazda nenemler hastalanmış, o sel sırasında burgaza gitmek zorunda kalmışlar. Beni evde kocaanneme ve halama emanet etmişler.
Karların ani erimesi ve sağanak halinde yağan şiddetli yağmurlar Ergene Nehri'ni çıldırtır, onu deli-dumrul yaparmış. Bu yüzden bir diğer adı "Kanlı Azmak" tır.
Köprünün kuzey ve güney ucunda yer ağaç barakalar şeklindeki dükkanların neredeyse tamamını sel almış. İnsanlar mağdur olmuşlar. Sular çok ani gelince çevredeki esnaftan bazı kişiler köprünün tepesine kaçmışlar, orada mahsur kalmışlar. Kendilerine pervaneli uçaklarla yiyecek atılmış. Yiyeceklerin kimisi nehre düşmüş, kimisi köprünün üstüne...
Sular çekildikten sonra esnaf bölgedeki çarşıyı yeniden canlandırmak istemiş, yıkılan dükkanların yerine derme çatma, yenisi yapmışlar. Beş, on dükkan. Bilemediniz birkaç fazlası... Dükkanların yanında seyrek olarak evler de varmış. Demiryolualtında yaşayan insanların bir kısmı selde perişan olunca Samafor mahallesine taşınmışlar. Fakat Köprübaşı'nın ticari ve ekonomik gücü selle birlikte sona ermiş.
Köprü başı dükkanlarının faaliyete geçme zamanının İstasyon'un 1888 veya 1883 yılında açılmasından sonra olduğunu zannediyorum. 1890'lı yıllardan sonra dükkanlar orada yapılmış olmalı. Belki başlangıçta bir iki taneydi. Sonra sayıları artmış olmalı. Kesin değil ama köprübaşı dükkanlarının orada 70- 80 sene hizmet verdiklerini düşünebiliriz. Sona kalan bir iki dükkanın 1970 yılına kadar varlıklarını sürdürdüğünü biliyoruz.
Alpullu'da önceleri Sıra Dükkanlar yokmuş. 1956 yılında Köprübaşı dükkanları yıkılınca Top Sahası'nın uzun kenarına bir dizi dükkan yapılmasına karar verilmiş. Bir rivayete göre de Sıra Dükkanlar 1950'li yıllarda yapıldı... Artık hangisi doğruysa...
1956 Seli'nda Alpullu'nun içinde yer alan önemli bir köprü yıkılmış. Samafor mahallesinin, Demiryolualtı mahallesinin, Armutluk Mahallesinin, Ali Çavuş Mahallesinin çocukları dışarı çıkamadıkları ve gelemedikleri için okullar tatil edilmiş. Su çekilene kadar Samafor ve Armutluk Mahallesinin insanları Alpullu'ya ulaşmak için Demiryolu Köprüsünü kullanmışlar. Yıkılan köprü İtfaiye caddesinin uzantısında Armutluk Mahallesine açılan yerde imiş. Yıkıldıktan sonra bir daha da yapılmamış. O yüzden Stadyumun önünden Pancarköy Deresine'e doğru uzanan cadde "çıkmaz sokak" gibidir. Aslında karşıdaki Armutluk Mahallesine geçiyormuş. Şimdilerde bu bölge veya Stadyum arkası kireç taşı silosu olarak kullanılıyor.
Alpullu ve civarındaki köylerden evleri sel felâketine uğrayan 240 vatandaş .
Trakya'daki sel yüzünden pancar müstahsillerinin zarara uğradığı, pancar paralarını
zamanında alamadıkları ve Alpullu Şeker Fabrikası hastanesi durumunun da incelenmesi
gerektiği hakkında 26 29.12.1966