Fabrikanın Kurucuları
İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Türk A. Ş. kurucuları şu kişilerden oluşuyordu:
1. Faik Kaltakkıran veya Öztek: Cumhuriyet Halk Partisi Edirne Meb’usu İnönü zamanında İçişleri Bakanı. Önceleri Edirne İli Nüfus İdaresi Pasaport Kâtipliği, Müdâfaayı Milliye Cemiyeti Üyeliği, Şeref Aykut, Şevket Dağdeviren ve Kasım Yolageldili ile beraber Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kurucu Üyeliği. Osmanlı Meclisi Mebusan I., II., III. ve IV. (18 Mart 1920'de İngilizler tarafından tutuklanarak Malta adasına sürgüne gönderildi) Dönem Edirne Mebusluğu, TBMM I., II.,, III., IV., V. ve VI. Dönem Edirne Milletvekilliği, I. Dönem TBMM Başkanvekilliği, Nizamnâme-i Dâhilî Komisyonu Başkanlığı, 2. ve 5. Dönem Ziraat Encümeni Başkanlığı yapmış. Kırmızı-yeşil şeritli İstiklal Madalyası sahibi. Atatürk'ün emriyle oluşturulan İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi'nin 10 kurucusundan biri.
2. Hüseyin Rıfkı (Ardaman veya Arduman): Bazen soyadının Arduman şeklinde de yazıldığı görülüyoor ama galiba doğrusu Ardaman... Cumhuriyet Halk Partisi Edirne Meb’usu. Mühendis olduğu belirtiliyor. Sonraki yıllarda Prof. Hüseyin Rıfkı Ardaman...
3. Mustafa Faik Bey (Öztrak) 1883-1951: Mustafa Faik Bey 1883'te Malkara'da doğmuş. Malkara Bidâyet Mahkemesi Başkâtiplerinden Ali Rıza Efendi ile Naime Hanımın oğlu. Malkara Rüşdiyesi'nde orta, Dersaâdet (İstanbul) İdâdisi'nde lise öğrenimini tamamlamış. 1906'da İstanbul'da Mülkiye Mektebi'ni bitirmiş. Çorlu, Keşan, Uzunköprü gibi çeşitli yerlerde kaymakamlık ve Nablus, Kars (buraya gitmemiş), Denizli gibi yerlerde yükselerek mutasarrıflık yapmış. 1920'de Cebelibereket (Osmaniye) ve 1923'te Cumhuriyet Halk Partisi Tekirdağ Milletvekilliğine seçilmiş. 1920 yılında Cebelitarık milletvekilliği için Mustafa Kemal Paşa tarafından aday gösterilmiş ve seçilmiş. 1939-1942 yılları arasında İçişleri Bakanlığı yapmış. 1920 ila 1950 yılları arasında 30 yıl süreyle milletvekili, 27 yılı CHP milletvekili olarak geçmiş. Sonraları İçişleri Bakanı olan Orhan Öztrak ile Devlet Bakanı İlhan Öztrak'ın babası aynı zamanda. Aile boyu milletvekilliği, bakanlık yapmışlar, üst düzey görevlerde bulunmuşlar.Faik Bey, Denizli mutasarrıfayken Millî Mücadele saflarında yer alan milis kuvvetlerine destek vermiş. Denizli’nin Sarayköy ilçesinde Yunan işgaline karşı Menderes Savunma Hattı’nın kurulmasına yardım etmesi nedeniyle TBMM tarafından kırmızı-yeşil kurdeleli İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilmiş. Edirne'de görev yaptığı sırada İttihat ve Terakki Cemiyetiyle ilişki kurmuş. Osmanlı zamanında gösterdiği başarılarından dolayı "Mecidi Nişanlarıyla" ödüllendirilmiş. Şu sözleri politikasını ve tavrını belirler nitelikte: "İttihat ve Terakki kendini feshetti. Fakat onun bize terk ettiği unsurlar daha fedakâr ve vefakârdır. İtilâfçılar, [İtilaf ve Hürriyet Partisi taraftarları] memleketi yalnız kendi hesaplarına istismar etmeyi düşünürler. Amirlerimiz de öyledir."
4. Mehmed Şakir Kesebir (1889-1966): Makedonya'nın Köprülü kasabasında doğmuş. Osmanlı zamanında Teşkilatı Mahsusa üyesi. 28.05.1929-27.09.1930 tarihleri arasında Ekonomi bakanı ve 10.06.1937-25.10.1937 tarihleri arasında Tarım bakanı... Türkiye'nin ilk ekonomi bakanı olarak biliniyor. İpsala, Keşan ve Akçaabat Kaymakamlıkları var. 14 Ekim 1922'de Edirne Valiliği yapmış. CHP'den 1923'te Çatalca, 1927'de Edirne, 1931'de Edirne, 1935'de Tekirdağ milletvekillikleri var. Anadolu Kulübü’nün Kurucuları arasında... CHP Edirne Milletvekili Erdal Kesebir’in dedesi oluyormuş. Fabrikanın kuruluş aşamasında CHP'nin Çatalca Mebusu olarak görev yapıyor.
5. İbrahim (Çolak). Ertuğrul (Bilecik) Meb’usu.
6. Hacı Ahmed zâde Salim Nuri (Dağlı ?): Bulgaristan'ın Kırcaali şehrinden... Tütün Tüccarı... O yıllarda İstanbul, Balık Pazarı Maksudiye Han, 46 faaliyet gösterdiği ve komisyonculuk yaptığı bildiriliyor. Hakkında daha fazla bilgi yok. Osmanlı zamanında Sofya'da konsolosluk yapan Salim Nuri diye bir zat daha var, fakat aynı kişi olup olmadığı belli değil. Bulgaristan kendisine Kızıl Haç onur üyeliği verilmiş. Ve bir alıntı: "[Atatürk]...1913 yılında Sofya’da Askeri Ateşe görevinde bulunurken Millet Meclisi’ndeki 17 Türk vekil ile kişisel temas kurdu. Aralarından Varnalı Zümrüzade Şakir Bey, Rusçuklu Hafız Sadık Bey, Kavala’dan İsmail Hakkı, Kırcali’den Salim Nuri Bey, Aytos’tan İbrahim Efendi ve başkalarıyle yakın dostluklar kurdu. Önce “Splendit Palas”ta, daha sonra da “Ferdinand” bulvarındaki iki katlı evde Zümrüzade Şakir Bey ile birlikte kaldı. Mustafa Kemal Sofya’da Makedonya Devrim Hareketi’nin bazı eylemcileriyle de dostane ilişkiler kurdu." Bu alıntıdan Salim Nuri'nin Bulgaristan meclisinde milletvekili olduğunu ve Atatürk ile o yıllardan tanıştığını anlıyoruz. (www.turkiyeforumlari.net/archive/index.php/t-89063.html)
7. Rüşdü zâde Mehmet Hayri (İpar): İmparatorluk sarayında Enver Paşa'nın yaveri ve onun tarafından Almanyaya eğitime gönderilmiş. Almanlarla yakın bağlar kurmuş ve ilişkiler geliştirmiş. "Hayri Bey, bugün hâlâ Galatasaray’da varlığını koruyan ve büyük tarihi değer taşıyan Mısır Apartmanı, İstanbul’un eski belediye başkanlarından Cemil Topuzlu’nun Çiftehavuzlar’daki muhteşem köşkü ile Bebek sırtlarındaki 80 dönümlük İpar Korusu’nun da sahibi" imiş. Çiftehavuzlar Köşkü'nün hikayesi enteresan...
8. Kereste Tüccarı Ali. "Kereste Tüccarı" ifadesinden kereste alım-satım işiyle meşgul olan bir kişi olduğu anlaşılıyor. Fakat kim? Edirneli mi, Kırklarelili mi? İnternet taramasında, Türkiye'nin değişik bölgelerinden "Keresteci Ali" namıyla maruf farklı kişiler çıkıyor karşımıza. Bunlardan biri olabilir mi? Diğer ortaklar hakkında az çok bilgi bulunabilirken Keresteci Ali hakkında niçin bilgi bulamıyoruz.
9. Fabrikatör Burhaneddin. "Fabrikatör" sözcüğü kullanılıyor ama hangi tür fabrikaya sahip olduğu konusunda net bir bilgi edinemedik. Acaba şeker fabrikasına ortak olduğu için mi bu tanımlama yapılmıştır? Veya şeker fabrikası ortaklığından önce böyle bir unvanı var mıydı? Örneğin, Edirne'de bir un fabrikasına sahip olmuş olabilir mi?
İnternet taramalarında fazla bir bilgi yok. Matbu diğer kaynakları araştırmak gerekiyor. Cumhuriyet tarihinde ilk Kırkpınar güreşlerini destekleyen kişiler arasında adı geçiyor: "....Burhanettin Bey'in desteğiyle 30 Mayıs 1924 tarihinde..." şeklinde... Bir diğer bahsedilme durumu Mihri Belli'nin anıları... Belli, eğitim görmek üzere yazıldığı "Alliance İsraelite" adlı Edirne'deki Yahudi okulundan söz ederken "savcının iki oğlu ile fabrikatör Burhanettin'in iki kızı da bu okuldaydı" der.
O yıllarda Edirne sosyetesi ve eşraf çocuklarının Yahudi okuluna devam ediyor olmaları ilginç...
Ve sonra ilave eder: "Fabrikanın bulunmadığı Edirne'de, Burhannettin Bey'in 'fabrikatörlüğünün' nereden geldiğini merak eden yoktu." (...) Sözün tam burasında, parantez içine alınan üç nokta imi dikkatimizi çeker ve yazılan satırları daha dikkatli okumaya çalışırız.
Belli, ilginç bir ayrıntı verir: "Edirne'nin biricik büyük sanayi kurumu, iki köprü arasındaki un fabrikası Madam Fındıklıyan'ın mülküdür. Kraliçe Viktoria gibi saplı gözlüğü elinde tutan, uzun etekli robalar, kocaman şapkalar giyen, kalın sesiyle devamlı şakalar yapan, kahkahalarla gülen bu yaşlı Ermeni bayan, Avukat Hayrettin'in müvekkillerin-dendir. Sonradan kurulacak olan Alpullu Şeker Fabrikası gibi devlet işletmelerinin avukatlığını da o yapmaktadır." Bu son cümleden Avukat Hayrettin'in veya Fabrikatör Burhanettin'in şeker fabrikasının hem ortağı, hem de maaş veya sunulan hizmet karşılığı ücret alan bir avukat olduğunu anlıyoruz. En azından o dönem için iki kimliği, iki şapkası var.
Mihri Belli'nin verdiği bu bilgiler üzerine dikkatimizi Fabrikatör Burhanettin Bey'den Avukat Mahmut Hayrettin Bey'e yöneltiyoruz.
O, hukuk fakültesi mezunu, Galiçya ve Edirne alaylarında subay, Osmanlı zamanında Çatalca mebusu, fabrikatör, avukat ve Edirne'de Serhat mevkutesini çıkaran bir gazeteci aynı zamanda. Çok sayıda mesleği var. Trenle gittikleri Galiçya'ya Alpullu istasyonundan da binmiş olabilir. Alpullu'yu hiç görmemiş, yabancı birisi değil.
Bu bilgiler üzerine İnternet'te artık "Fabrikatör Burhanettin" ismini araştırmaktan vazgeçiyorum. O bir "takma isim" veya "müstear ad"... Asıl kahramanımız Yahudi okuluna devam eden meşhur komünist Mihri Belli'nin babası olan "Mahmut Hayrettin".
Kaynaklarda onun; Irak'ın Kerkük şehrinde yaşayan Türkmen bir aileden geldiği, Urfa'ya göç ettiği, Hukuk Fakültesinden sonra Silivri savcılığına atandığı, Mihri Belli'nin orada dünyaya geldiği, Birinci Dünya Savaşı'nda Galiçya ve Filistin cephelerinde savaştığı, son dönem Osmanlı meclisine mebus olarak girdiği, Mondoros Müterakesinden sonra düşmanın Trakya'yı işgal etmesi üzerine Edirne ve Paşaeli Müdafai Hukuk Cemiyeti içinde rol alan bir kişi olduğu belirtiliyor. Bu kısa özet üzerine dikkatimizi Trakya'daki faaliyetleri üzerine yoğunlaştırıyoruz.
Savcı Mahmut Hayrettin; Paşaeli Mudafai Hukuk Cemiyeti'nin (MHC) "merkez heyeti" üyeleri arasında yer alan dört önemli kişiden biri... Diğerleri; (1) Şakir, (2) Galip Bahtiyar ve (3) Cafer Tayyar beyler. Paşaeli MHC diğer delegelerle birlikte toplam 67 kişi, ama lider kadrosunda, biri asker olmak üzere sadece 4 kişi var. Ve heyette yer alan üç sivilden ikisi 1926 yılı geldiğinde, kurulacak olan Şeker Fabrikasına kendilerince bilinen bir pay (veya hisse senedi sayısı) ile ortak olacaklardır.
Kaynaklarda Mahmut Hayrettin Bey'den "eski Çatalça Livası mebusu" olarak söz ediliyor. Eşraftan biri... Eşraf; yani varlıklı, tanınmış veya çevresinde etkili olan kişi...
Hayrettin Bey, 1920 yılında Çatalcanın Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine Yarbay Cemil Bey, Şakir Kesebir ve diğer bir kaç arkadaşıyla birlikte gizli Çatalca İslam Cemaati teşkilatını canlandıran grubun içinde. Şakir Kesebir ile birlikte çalışıyor. Yunanlılara hücumlar ve saldırılar yapıyorlar. Heyetin ikinci ismi Galip Bahtiyar da o vakitler Osmanlı "Meclisi Mubusan" üyesi. Yunan İşgali üzerine son Osmanlı meclisinde görev yapan vekiller hararetli konuşmalarla birbirlerini gayrete getirmeye çalışıyorlar.
Örneğin, şu konuşma önemli: "Efendiler Trakya'da Türkler ile Müslümanlar yüzde yetmişbeş ekseriyet teşkil ediyorlar ve bu ekseriyeti ne Balkan Harbinde Bulgarların canavarlığı ve ne de Harbi Umumide Bulgarların vahşeti, gaddarlığı, hunharlığı azaltamamıştır. Binaenaleyh Trakya üzerinde Türklerden başka hiç kimsenin bir hakkı hâkimiyeti yoktur. Herhangi bir millet ki Trakya'ya ayak basacaktır, mutlaka kırılacaktır."
Bazen dile getiriliyor ya... "Trakya'da Rum ve Yahudiler ile Türk ve Müslümanlar yarı yarıya idi" diye... Bilinçsizce ve bilgisizce söylenmiş "sallama" bir laftır bu... Bir köyde veya şu beldede belki yarı yarıya olabilir... Fakat biz resmin tamamına bakmalıyız. Başka köylerde ise insanların yüzde yüzü Türk ve yüzde yüzü Müslümandı. Kimliğini, bilinicini yitirmiş, değerlerinden kopmuş kişilerin gelişigüzel sarf ettikleri bu sözler üzücü, esef verici.
Öz olarak belirtmek gerekirse, "fabrikatör Burhanettin" Edirne valisi Şakir Kesebir'in yakın arkadaşı... Kendisi girerken onu da hissedar ve avukat olarak Alpullu Şeker Fabrikasının ortakları arasında görmek istiyor. Bilmiyoruz, belki de bu talimatı bizzat Atatürk'ün kendisi vermiştir. Hissedarlar arasında adları geçen zevat paraları olduğu için öylesine, rastgele seçilmiş kişiler değiller.
Çocuğunun komünist olmasına gelince... Yabancı kültüre ait okullarda ecnebi değerleri alırken öz değerlerden kopmanın doğal bir sonucu olarak görüyorum. Bin yıllık, belki iki bin yıllık değerler birikimimizi bütünüyle gözardı edip kültür işportacılığı olarak tanımlanabilecek yönelim ve yaklaşımlar içinde olmak sorunlu. Bütünüyle ret, bütünüyle kabul gibi toptancı yaklaşımlar yerine inanç ve değerlerimizi koruyarak seçmeler, uyarlamalar, gelişmeler, atılımlar yapmamız gerekiyor. Batı, Doğu, çağdaş, çağcıl, irtica, dinci, dindar, milliyetçi, yobaz, lümpen, modern, çağdışı ve benzeri kavramların hepsi insan düşüncesini hapsediyor. Kavram ve terimlerin ne esiri, ne de düşmanı değil onlara hakim olan, onların üstünde tutum ve davranışlar geliştirerek toplumsal birlik, bütünlük ve toplumsal değerleri geliştirmenin peşinde olmak... Ne gelenekçi, ne modern... Ne sadece öz çıkarını düşünen fırsatçı, ne de kendini bütünüyle ihmal eden meczup insan. Yuvalanmak kolay; asıl zor olan yuva yapmak, yuvayı yaşatmak.
10. Kasım Yolgeldili (1874-1936). İstiklal Madalyası sahibi. Trakya Paşa-eli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti 'nin dört kurucusundan ve Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Paşa’ya yardımda bulunan bir mücadele eri. Edirne’nin 1920 yılında Yunanlar tarafından işgal edilmesi üzerine Bulgaristan’a geçerek önce Kızanlık, daha sonra Eski Zağra’da çeteler oluşturmuş. Bu çetelerle sınırı geçerek Yunan işgali altındaki Edirne ve çevresindeki Yunan birliklerine, Yunan karakollarına baskınlar yapmış. Trakya’daki Yunan tümenlerinin Anadolu’ya geçmelerini önleyerek Milli Mücadeleye katkı sağlamış. Daha sonra Edirne Belediye Başkanı olmuş. Bulgaristan'dan Türkiye'ye göçettiğinde bir süre ticaret işiyle meşgul olmuş. 1904 yılında Havsa'da belediye başkanı imiş.
Kereste Tüccarından Ali, Tüccardan Nuri zâde Fabrikatör Burhaneddin, Tüccardan Yolageldilizâde Kasım Beylerdir. Ayrıca Uzunköprü’den Latif Ağa’nın ve Fuat Umay’ın hissedarlar arasında yer aldığı yazılmıştır. Ayrıca Lüleburgaz’lı Şevket Ödül de zikredilmektedir. Şirketin kurucuları ya Trakyalıdır, ya da bir suretle Trakya ile ilgilenmiş ve şeker davasını benimsemiş kişilerden oluşmuştur."b
Mehmet Oluç, "Trakya Ziraat Ekonomisi" isimli eserinde kurucular arasında Ahmet Rüştüzade Mehmet Hayri'den söz ediyor. Kordelyahaber isimli sitede sayılan 10 kişiye ek olarak Tekirdağ Meb’usu Cemil (Uybadın) ismi verilerk liste 11 kişi olarak belirleniyor. Ayrıca Uzunköprü’den Latif Ağa ve Fuat Umay’ın hissedarlar arasında yer aldığı ve Lüleburgaz’lı Şevket Ödül'ün de adınınçeşitli kaynaklarda geçtiğinden söz ediliyor. Mehmet Oluç'un belirttiği isimle birlikte listedeki kişi sayısı 15'e çıkıyor.
b Hüsnü Tekeşin, "İlk Şeker Fabrikamız Alpullu", http://www.kordelyahaber.com/haber/ilk-seker-fabrikamiz-alpullu-h2159.html
Alpullu Şeker Fabrikası şirketi 24 Haziran 1925 yılında kurulmuş ve inşaatına aynı yıl içinde başlanmış
Kuruluşunda Diğer Önemli İsimler
Kazım Taşkent: Alpullu Şeker Fabrikası’nın kuruluş aşamasında çalışmış. Belirtildiğine göre "17 Şubat 1926 tarihinde Alpulu Şeker Fabrikası’nda görev almış ve ilk işletmecisi olmuş. 22 Şubat 1928 tarihinde ise Sanayi Müfettişliği’ne terfi ettirilmiş. Bu bilgiler doğruysa Alpullu Şeker fabrikasında iki yıl görev yapmış. Bu süre içinde görevinin tam olarak ne olduğunu gösteren bir kaynağa ulaşamadık. Fabrikanın açılışına kadar, hükümet adına teknik sorumlu ve mühendislik görevini yerine getirdiği belirtiliyor. Fabrika açıldıktan sonra yabancı müdürle birlikte işletme müdürlüğü yapmış olabilir. Şirkette hissesi var mıydı, bilmiyoruz. Adı H. İbar ve Ş. Kesebir ile birlikte geçiyor ve fabrikayı ortak kurduklarından söz ediliyor.
Almancası olması nedeniyle ilk iki yıl Alman müdürün isteklerini diğer yetkililere muhtemelen o iletmiştir. Kimya yüksek mühendisi olması yüzünden fabrikanın kimya laboratuvarıyla olan ilişkileri yürütme olasılığı da yüksek.
1 Temmuz 1930 tarihinde Zonguldak Kömür İşleri Genel Müdür Yardımcılığına atanmış. 1933'te Eskişehir, 34'te Turhal Fabrikasının müdürü olmuş. 1935 yılında Alpulu, Uşak, Eskişehir ve Turhal Şeker Fabrikaları birleştirilmesiyle birlikte kuruluşun Genel Müdürlüğüne getirilmiş, 10 yıl bu görevi yerine getirdikten sonra 1944'te şeker şirketinden ayrılmış. Türkiye'de uzun yıllar şeker yöneticisi olmuş bir kişiden söz edilecekse o kişinin Kazım Taşkent olduğu anlaşılıyor. Alpullu Teliçi'nde Zübeyde Hanım Caddesi'nin kuzey paralelinde yer alan caddeye şeker konusuna verdiği değerli hizmetleri nedeniyle onun adı verilmiş.
"Yaşadığım Günler" adlı kitabında Doğu ve Batı kavramları üzerinde sürekli düşündüğünü, yüksek öğrenimini Almanya'da yapıp ülkeye döndükten sonra kendisini Atatürk'ün çağdaş devlet, çağdaş toplum yaratma çabalarının içinde bulduğunu söylüyor. Ve tercihini yapar, bu çabalara bütün gücüyle destek verir. Kendisini Atatürk'e sevdirir. Zaten Atatürk'ün hemşerisidir de. İşlere bütün gücüyle yüklenir ve sürekli yükselir. O yıllarda Türkiye'deki şeker sektöründe 15 yıl gibi en uzun süre yöneticilik yapan tek kişidir. Zengin, devlet erkanı arasında çevresi olan ve hasta olunca daha iyi tedavi olmak için İsviçre'ye gidebilen kişi. Oğlu İsciçre'de okuyan... Aslında aile olarak sıradan bir halk insanı... Fakat, devlet elinden tutunca "beyzade" sınıfına geçer... Veya âyân... Yani "büyük adam"... Davranışlarıyla bir Batılı gibi olmaya veya Batılı gibi yaşamaya çalışan bir monsenyör...
Cemil Uybadın: Tekirdağ Meb’usu