Fabrika Treni

"Fabrika treni" diyoruz ama aslında lokomotif... Yani çekici... Fabrikanın içinde pancar taşımak, pancarları bir yerden başka bir yere nakletmek için kullanılan küçük bir şömendifer. Sanırım ilk yıllarda  kullanılmış. Sonra sistem değiştiği için tedavülden kaldırılmış veya manevra treni olarak kullanılmış. Uzun yıllar bir kenarda yatmış ve sonra hatırlanarak Ergene Köşkü'nün önüne getirilmiş. Köşkün bir tarafında Cip var ve diğer tarafında bu Şömendifer... Doğu Alman yapımı. Ülkemizde sadece iki tane olan bu trenden o vakitler 200 kadar üretilmiş.

Niçin köşkün önüne konmuş?

Çünkü abrika müdürü ve âyan'dan birileri öyle uygun görmüşler. Aklınıza bir fikir gelir ve uygularsınız. Kapsamlı bir konsept olmayınca önünüze çıkan ilk fikre sarılırsınız. Burada da öyle olmuş. Kimileri "Ergene Köşkü'nü müzeye dönüştürelim. Cip ve Şömendifer de bu müzeye güzel yakışır" demiş ve uygulamışlar.

İnsanlara bir uygulamayı beğendirmek zordur. Profesyonellik ister, çok yönlü düşünmek, önümüzdeki yüz, hatta iki yüzyılı planlamak gerekir.

İki nedenle iyi olmamış. Birincisi "müze" kavramını bilmiyoruz. Atatürkün ağırlandığı köşkün korunması başka bir şeydir, müzecilik başka bir şey. Müzeyi Köşke sıkıştıramazsınız. İkincisi Köşkü öldürmüşsünüz. Resim çekemiyorsunuz, profil alamıyorsunuz, görünümün estetiğini bozmuşsunuz. Kara treni baş köşeye oturtmuş insanların yoğunlaşmak istedikleri ilgi odağını dağıtmışsınız. 

Doğru yeri buluncaya kadar biz bu şömendiferi ve cipi daha çok gezdiririz. Konsept, konsept... Bunu bilecek, bunu anlayacak kişi sayısı Türkiye'de çok azdır ve yapılacak projenin arkasında da büyük bir mali portre vardır. Bizim boyumuzu aşar, bu yüzden Devleti, Kültür Bakanlığını da işin hissedarı yapmak zorundayız.