Ergene Nehri

Adı Nereden Geliyor
Greklerin Argianes, Erginis veya Erginos sözcüklerinden geliyor olabilir. Milattan önce 650'li yıllarda Yunanistan'ın Arkedya (Orchomenus) adlı şehir devletini yöneten bir kralın adıymış. Klasik sözlüklerde Erginos nehrinden "suyu, şarap gibi insanları zehirler" şeklinde söz ediliyormuş. Köprübaşında bir zamanlar var olduğunu işittiğimiz Rum meyhaneleri aklıma geliyor da... Argin-os, Meyhane-os... Kimliksiz-os...

Coğrafya, ona sahip olan kültürleri ve kimlikleri üzerinde taşır. Osmanlı buraları feth edip İslamiyetle tanıştırınca Arginos kimliği tarihin tozlu raflarına atılarak yerine Ergene kimliği geliştirilmiş. Ve hikayeleri, meselleri, rivayetleriyle birlikte...

Sinanlı'dan Erdoğan Toptancı'nın anlatımıyla Ergene adı su basması ve sellerle ilgiliymiş. "Alpullu ilkokulunda Mazhar Pamucak adlı bir hoca vardı. Mazhar hoca derdik ona. Zeki bir insandı, hiç bir lafın altında kalmazdı. Bize de o anlattı. Eskiden Pancarköy-Sinanlı yolunda nehrin üzerinde tahtadan yapılmış bir köprü varmış. Her sene sel gelir, bu köprüyü alır götürürmüş. Ertesi sene yenisini yaparlarmış... Sele bir türlü köprü dayandıramıyorlarmış. Sonunda Koca Mimar Sinan'a görev verilmiş, "Buraya güçlü bir köprü yap" denilmiş.  O da bu güzel ve güçlü köprüyü yapmış. Sonra insanlar yukarıdan gelen sellere ER GENE bakalım demişler. Böylece nehrin adı ER-GENE olarak kalmış".

İster dönüşsün, isterse dönüşmemiş olsun toponomik isimlerin arka planı boş kalmaz,
mutlaka bir hikaye yakıştırılır. Biz Rum Kralı Arginos'un üç bin yıl önce yaptığı kör savaşlarla değil, Ergene Nehri'nin bahar aylarında taşıp etrafını yıkma sorunlarıyla, köprüsüyle, etrafındaki pirinç tarlalarıyla, bentleriyle, fabrikanın yaptırmış olduğu Savak ile ve günümüzde ortaya çıkan kirlilik sorununu nasıl çözeceğimiz konularıyla  ilgiliyiz.

Eskiler Ergene'ye
Kanlı Azmak derlermiş, günümüzde ona vermemiz gereken daha uygun ifade Kara Azmak... Çünkü sim-siyah, zifir akıyor...

"Erginos" bahsini kapatmak üzeydim ki aklıma dedemin soyadı geldi "Ergin"... Ben bu sözcüğü hep "ermiş" anlamında değerlendirmişimdir. Ergen, ergin yani aklı başında... Ermiş, yani daha iyi düşünen, daha iyi akl eden. Olayların künhüne vakıf olan, olayların iç dünyasına nüfuz eden... Öyle anlaşılıyor ki 1950'li yıllarda nüfus memuru bu soyadını kendilerine verirken kültürel çevrede yaygın kullanılan bir sözcüğü seçti... Sık kullanılan bir kelime... Ne manaya geldiğini muhtemelen kendisi de  bilmiyordu. "Ergin" olsun dedi geçti...

Ergin; bizim kültürümüzde ergen veya akıllı
Ergen; Ergene Nehri  yani suyu (aklı, feyzi) bol, dereleri, kolları, kaynakları veya kaynak suları
Ergenos; yöneten, idare eden, soylu, yüksek mevkilerde olan, âli
Ergenos; eski Grek kralı

Bazı kelimelerin tarihleri çok eski ve içerdiği anlamlar farklı olabiliyor. Sözcükler de insanlar gibi değişik elbiseler giyiyor. Yeni yazılış biçimleri kazanıyor, yeni anlamlara bürünüyor. Onların eski yazılış ve söyleyiş biçimleri ile unutulmuş olan anlamlarını, evet bilelim ama, bu sözcüklere de mal bulmuş magribî gibi sarılmanın ve onları yüceltmenin anlamı yok.


Doğduğu, Gezdiği ve Döküldü Yer
Ergene Nehri, 283 km uzunluğunda... Istıranca (yıldız) Dağlarından doğuyor. Saray ilçesinin kuzeyinde 312 rakımlı Taşpınar Tepesi çevresindeki kaynak suları ilk çıkış yeri...Sonra menderesler çizerek köyleri ve kasabaları ziyaret etmeye başlıyor.  İlk uğrak yeri Saray'ın Kavacık Köyü. Sonra sırasıyla şu yerleşim yerlerinin yakınından veya içinden geçiyor: Saray, Çerkezköy, Çorlu, Muratlı, Lüleburgaz, Alpullu, Babaeski, Pehlivanköy ve Uzunköprü...

Ergene Köprüsü
Bu konuyu "Köprüler" başlığı altında ele aldım.

Tahta Köprü
Köprüler başlığı altında da değiniyorum ama kısaca burada da değinebiliriz. Eskiden köylülerin öküz arabaları Mimar Sinan'ın yüksek köprüsünü çıkmakta zorlanırlarmış. Bu nedenle Ergene Köprüsünün yanına tahtadan küçük bir köprü daha yapmışlar. Köylüler fabrikaya pancar getirecekleri zaman Sinan köprüsünden değil bu küçük köprüden geçerlermiş. Öküzler tahtalar gıcırdadığı için bu köprüden geçmek istemezlermiş. Sonra tahta köprüyü yıkıp beton bir köprü yapmışlar. Fakat Ergeneyi gernişletme çalışmaları sırasında o köprü de yıkılmış. Şimdilerde hiç bir iz yok.

Bentler
Nehrin yukarı kısmında bentler var mıdır, bilmiyorum. Fakat bizim bölgemizde iki bent var. Birincisi Çalı Benti ve İkincisi Fabrika Benti. Benim nostaljim Fabrika Bent'idir. Çalı Benti'ni Sinanlılı 77 yaşındaki Mehmet Başaran'dan öğrendim. Sinanlılıyı, Pancarköylüyü, Düğüncülülüyü dinlemezseniz Alpullu'yu öğrenemezsiniz. Kendime hayıflandım, nasıl olur da Çalı Bent'ini duymadım diye. Burada, Sinanlı Kahvesinde oturmuş Osman Karabıçak Ağabey, üç dört kişi daha konuşuyoruz.  Mehmet Başaran ağabey anlatıyor:

"Fabrika Bent'inin yaklaşık üç kilometre yukarısında nehire kazık çakılarak, kazıkların etrafına çalı örülerek ve arkasına da toprak dökülmek suretiyle yapılan bir bentti. Amacı nehrin iki kola ayrıldığı o bölümde suyun yukarıki kanaldan değil aşağıdaki kanaldan gitmesini sağlamaktı. Ergene Nehri o bölümde iki kola ayrılıyordu. Ana kolun Fabrika Bent'ine giden kol olması arzulanıyordu. Çünkü fabrikanın suya ihtiyacı vardı. O benti fabrika yaptı. Fabrika bölgeyi beş altı dekar halinde satın almış ve etrafını tel örgüyle sınırlamıştı. Aradan uzun yıllar geçti iki binli yıllara gelince bu kez tersi yapıldı. Fabrika artık suyu Ergene'den değil yeraltı sularından karşılamaya başladı. Bu kez Çalı Benti, Ergene suyunu kuzeydeki kola döndürmek için yapıldı. Alpullu'ya yakın olan kola çok su gelsin istenmiyordu."

İkincisi Fabrika Bent'i veya Beton Bent... Mehmet Ağabey'e soruyorum. "Beton bent" ne zaman yapıldı. "1945-46 yılında yapıldı" diye cevap veriyor. Rahat cevaplıyor, düşünmüyor. Anlıyorum ki, kendisinden emin. Demek ki benim doğmamdan 10 sene önce yapılmış. Fabrika Benti 2005 yılında ise yıkılmış. Yok edilmesine ne kadar üzüldüm. Duygularımı nasıl anlatayım. Onun üzerinde yaşadığım duygularımı... Üzerindeki yürürken sallanan, bir çift kalastan korkarak geçişlerimiz, balık tutmağa gidişlerimiz. Bent kapağını açmak için kilitli olan çarkını döndürmeye çalışmamız. Bu şehrin bir anısı, bir hatırası olmayacak mıydı. Altmış senelik bir simgeyi şu veya bu nedenle karar veriyor yok ediyorsunuz. Bu davranışın tek bir manası var: "miyopluk"... Uzağı göremiyor, düşünemiyoruz demektir. "Şu şu sorunlar var ve yıkın gitsin!"... Beton bent babalarımızdan bize miras kalmıştı, ama aslında torunlarımızın ve gelecek nesillerin emaneti idi. Ne "miras" mefhumunu anlamış ne de torunlarımızın "emanetine" sahip çıkabilmişiz. 

Ergeneyi genişletme çalışmaları sırasında beton benti yıkıp kaldırmışlar. Su birikiyordu, tehlike oluşturuyordu, sinek üretiyordu, bataklıktı, dardı, etrafındaki ağaçlar çalılığa dönüşmüştü, düz değil virajlıydı, dibi taşlıktı, seri akıntı olmuyordu, sel basıyordu ve saire ve saire... Bunların hepsi önemli, fakat benim Beton Bent'im de aynı derecede. "Yıkmak" tek alternatif miydi, başka bir düşünce üretilemez miydi... Tarih ve kültür nasıl yaratılır... Beton Bent sıradan bir yapı değildi. O Alpullu'nun yarattığı gurur duyacağımız kültürel bir üründü.  

Nehrin Kirliliği
Ancak, su debisinin uygun olmasına rağmen büyük ölçüde Çerkezköy, Çorlu,
Lüleburgaz Ġlçelerindeki Sanayi artıkları ile evsel artıklarının arıtılmadan Ergene
nehrine verilmesinin sonucu olarak suyunun sulamada kullanılması imkânı kalmadığı
gibi, büyük ölçüde çevre kirliliğine neden olunmaktadır. Sanayi ve evsel atıkların arıtma
tesisleri yetersiz veya hiç bulunmamaktadır.

Organik atıkların Ergeneye bırakıldığı bir gerçektir ama bu gerçek otuz yıldır vardır. Otuz yıl önce böyle bir sorun gündemde yoktu. Biz ve diğer belediyeler en kısa zamanda atıksu arıtma tesislerimizi bitirmiş olacağız. Asıl kirlilik kaynağı sanayicilerin ürettiği atıklardır. Üretim sistemlerindeki değişimi

Biz 2003 de Ergene Nehrini baştan son temizledik. Herkes bu kirlilikten bahsederken sanayi diyor. Şuan kirliliğin sebebi yüzde 50 sanayiyse, yüzde 50 kentsel atıklardır. Düşünün bir Lüleburgaz'ın pisliğini bir de sanayinin pisliğini. 120 bin kişilik Lüleburgaz'ın banyonun suyu, kanalizasyon nereye gidiyor. Bunlar arıtma yapılmadan Ergene'ye bırakılıyor. Karıştıran, Çorlu, Lüleburgaz, Babaeski, Alpullu bunların atıkları da Ergene'ye gidiyor.

Atıksu Arıtma
İlimiz sınırları içerisinde Ergene Nehri ve kolları olan derelere atıksularını deşarj eden
sanayi kuruluşlarının sayısı 230 olup (Listesi ektedir.Ek-II), söz konusu sanayi tesislerinin
tümünde atıksu arıtma tesisi mevcuttur. Müdürlüğümüz teknik personellerince ilgili
faaliyetlere ait atıksu arıtma tesislerine rutin olarak denetimlerde bulunulmakta ve atıksu
numuneleri alınarak, 2872 sayılı Çevre Kanunu’na bağlı “Su Kirliliği Kontrolü
Yönetmeliği”nde belirtilen sektörü ile ilgili tablolara göre kontrolleri yapılmaktadır.
Denetimler ve alınan atıksu numuneleri sonucunda 2872 sayılı Çevre Kanunu’na bağlı “Su
Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği”nde belirtilen sektörü ile ilgili sınır değerleri sağlamadığı tespit
edilen faaliyetler hakkında yasal işlem uygulanmaktadır.