Çiftlik Mahallesi
Yeni Mahalle'nin Alpullu girişinde yer alan bir ünitesi - Büyük mahalleler küçük mahalleleri yuttu
"Mahalle" kavramı ve içeriği zaman içinde değişti. Bizim zamanımızda "komşuluk çevresiydi" şimdilerde ise bir muhtarın sorumlu olduğu resmi coğrafi bölge anlamında. Mahallemizin yeni adı "Yeni Mahalle". Fakat "komşuluk çevremiz" olarak adlandıracağımız mesafeden olukça geniş ve uzak... Mahalle adı verilen yeni idari bölümler aslında mahalle değil.. Semt... Bence bu kavramın değişmesi lazım. Onlar mahalle muhtarları değil, "semt muhtarları". "Çiftlik Mahallesi" sözü tedavülden kalkmamalı, 100 nesil ilerisine kadar devam edebilmeli.
Anlatan Firdevs Şencan.
1952 yılında Alpullu'ya geldiğimizde mahallede aşağıdaki evler vardı.
1. Pehlivan'ın U şeklinde kerpiçten yapılmış evi, Evinin arka köşesinde ir ara küçük bir bakkal dükkanı açmışlardı.
2. Gazeteci Mustâfa Efendinin evi (Mustâ Fendi) Evinin önünde küçük bir bakkal vardı.
3. Nadiye abla-Şemsi ağabeyin evi (1945'te yapılmış)
4. Südam Teyze ve İbrâm Aga'nın evi vardı. İbram Aga fabrikada şöfördü. (Almanyalı Süleymanın evi)
5. Marangoz Ahmet ve Zila ablanın evi. (Marangaz Ahmet ağabeyler önceleri Gazeteci Mustafa ağabeylerin evinin yerini satın almışlar. Oraya 1951 yılında ev yaparken bir süre Pehlivan aga'nın evinde de oturmuşlar. O evin yola çok yakın olduğunu, bu yüzden rahat edemeyeceklerini anlayınca Şemsi ağabey ve Nadiye ablaların sırasına taşınmışlar. Öyle anlaşılıyor ki bizim evimizden bir yıl önce onlar kendi evlerini yapmışlar. Bu bilgilerden Çiftlik mahallesindeki evlerin önemli bir kısmının 1950'li yıllardan sonra yapıldığı anlaşılıyor. Yani, mahallemiz 2018 yılı itibariyle 68, 70 yıllık bir geçmişe sahip.
6. Marangoz Ahmetin yanında bir ev daha vardı.
7. Onun yanında Etfaiyeci vardı. Kaniye ablanın evi
8. İkinci sırada İbrahim-Hilmiye hanımlar ve bizim yani Mehmet Şencanın evi vardı.
9. Tavukçu Hasan aganın evi vardı.
10. Hasan agadan sonra Körükçünün evi vardı.
11. Çekirdekçi Çolak Hüseyinin evi vardı.
12. Sucu dede vardı. Eşeğiyle çiftlikten su doldurup getirirdi ve satardı. Onun da bir kızı vardı bir oda onunda evi vardı.
13. Sayıtağanın evi vardı ve karşısında Edirnelinin eviydi. Kirayı postayla kendisine gönderirdik. Ben o evde doğmuşum.
14. Mahmut Bey ve Sabri beyin evleri vardı. Daha sonra oraya bir fırın yaptılar.
15. Murtazanın evi vardı. Hamdiyanım teyze vardı ve orada otururdu. Daha sonra ön tarafına kahve yapıldı ve orası bir ara matba oldu.
Diğer evler 1952'den sonra yapıldı.
Yağneciler 1953 te evlerini yaptılar. Evin yahna sinima yaptılar.
Daha sonra kasap hakkılar ev yaptılar.
Yukarıda Yakup Çavuşlar vardı.
Hakkının evinin yanıbaşında bir dede vardı pala kilim dokurdu.
O yıllarda 20 22 hane civarıda idi. Bir oda bir de giriş olurdu. Evler küçük idi.
Elektirik yoktu, çiftliğe kader vardı. Fındık Fethiye Pehlivanın evinde kirayla oturuyordu Adnan Menderes'in önüne çıktı ve elektirik istedi.Bir Dede vardı su satardı ondan alırdık suyu veya baban çiftlikten gelirken su getirirdi. Sucu dede geldiği zaman komşular birbirlerine haber verirlerdi.
Sayıt aganın tarlasına küçük çukurlar açar su birikmesini sağlar ve oradan aldığımız su ile çocuk bezlerini yıkardık.
Sabun yerine soda kullanırdık. Yorgan çarşafları sararmasın diye çivitlerdik, çivitle yıkardık. O vakitler kanser yoktu. Mikrop falan düşünmezdik, bulduğumuza şükrederdik. Dede bir testi suyu 1 kuruşa satardı. Bazen baban gelirken çiftlikten 1 şişe su getirirdi. Sonra bahçede 14 metre derinliğindebir kuyu kazdık. Bizim kuyunun suyu tatlı çıkmıştı. Pehlivan'ın suyu içilmezdi, acıydı. Sabahleyin kuyudan bir kova su çıkarırdık. Naylon bidonlar yoktu tenekelerden kova yapardık. Suyu tenekelerde korurduk.
Bütün yaz kuyu kazdık. Azcık azcık. Baban işe giderdi. İşten gelince kuyu kazardık.Baban beni kenevir çuvaldan yaptığı bir gelebenin içine oturtur bBeni aşağıya sarkıtırdı. Kuyuyu elimdeki eserle kazardım. Toprakları gelebeyle doldururdum, baban yukarıdan çekerdi. Sonra baban iki adam tutmuş. Adamlar geldiler baktılar, kuyunun etrafında döndüler baktılar, gittiler bir daha gelmediler. Biz burada çalışamayazı dediler. Bir gün baban sen kaz ben geleceğim dedi gitti. Uzun bir süre gelmedi. Kuyunun içinde içim sıkıldı, içeride nefes almakta güçlük çekiyordum. Kuyu genişti fıçıları koyduktan sonra etrafına toprak koyduk. Baban altını taş işledi, taş getirdi, gelebeyle kuyuya taş indirdi ve temelini taşla ördü, suyun biriktiği yere kadar taşla ördük. Su bir metre kadardı. Kışın çok su olurdu. Çifliklerden fıçı bulmuştu onları kuyunun içine yerleştirdi. Çıkan toprakları sonra fıçıların etrafına yerleştirdi. Kuyunun ilk genişliği bu oda kadardı, genişti. Taşları tepeye öküz arabaları ile zorla çıkarmıştı.Akşam iİşten çıktıktan sonra kuyunun başında çalışırdı. Bir taraftan kazar bir taraftan kuyudan toprak çıkarırdık.
Çiftlik Mahallesinde Komşularımız
Mahallemizi ikiye bölmüştük: Yukarı mahalle ve aşağı mahalle. Biz Kenar Mahalle sayılırdık. Çünkü bizden başka ev yoktu. Hemen yanı başımızda Sayıt Ağanın tarlası başlıyordu. Osman Karabıçak Ağabey Çiftlik Mahallesinin sakinlerini listelemiş. Eski mahallemizi bugünlerde herhalde en iyi o tanıyordur. Listeyi inceleyelim: Şöför Cemil, Fikri Çetin, Yasin Çetin, Mecit Okumuş, Rıza Bektaş, Bayram Karabulut, Cevdet Karabulut,Esat Karabulut,Hasan Körükçü, Ali Tarhan, Hasan Tarhan, Hüseyin Akbaş, Galip Ufuk, Bekir Tuna, Mahmut Yürük, Recep Fıçıyapan, Kacar Usta (İnşaat), Kamil Ağabey, Mehdi Karabulut, Rahmi Öztekin, Odacı Mehmet Ayten, Zülbiye Koçoğlu, Süleyman Şahin, Hilmi Kral...
Ahmet Doğan amca anlatıyor: " 1946-47'de Çiftlik Mahallesinde 8 hane vardı. Girişte, Benzinliğin oralarda Sayıt Aga'nın evi vardı ve karşısında da Edirne'li Yaşar beyin... Biz bir süre Alpullu'nun girişinde sol tarafta kalan Yaşar beyin evinde oturduk... Çiftlikte çalışan Katrancalı Hasan Aga da o evde kalıyordu.". Ben hemen sözün arasına giriyorum. "Ya, Ahmet amca, ben işte o evde doğmuşum. Yani Yaşar Bey'in evinde"... "Olabilir" diye cevaplıyor ve anlatmaya devam ediyor... Şu an ne kadar sevinçliyim. Annem ev sahibinin adını hatırlayamamıştı. Demek, doğduğum ev Edirneli Yaşar Bey'e aitmiş... "Ne olacak yani" diye sorabilirsiniz... Hiiç işte... "Küçük mutluluklar" denir ya hani... Benimkisi o...