Alpullu'da üç bent var... Bizim yaşımızdaki insanların en çok bildiği Ergene Nehri'nin üzerindeki benttir. Onu "Mezbahane Yakınındaki Bent" olarak adlandırcağım. Su akıntısının iki yanına betondan kalın ayaklar yapılmış. Kimi insanlarımız onu "savak" olarak adlandırıyorlar. Bent veya Savak... Biliyorum ki, herkes kendi ifadesinin daha doğru olduğunu düşünüyor.
Biz yaşlıların dile getirdiği Sarı Benti ve Çalı Benti'ni bilmezdik. Bizim için Bent Ergene Nehri'nin üzerindeki Bent'ti. Bent'in biraz yukarısında yaprak tutucu kafası olan bir su çekme borusu vardı.
İkincisi Sarı Bent... Yaşlı insanlarımıza göre esas bent Sarı Bent'ti. Ergene'nin üzerindekini hareketli kapağı nedeniyle onu "savak" olarak isimlendirmek daha doğruydu. Belki haklıdırlar, bilmiyorum. Sarı Bent'i neden öyle isimlendirmişler tatmin edici bir cevap alamadım. Sarı Bent, Ergene Nehri ile Ana Deresi'ne ait bir kolun birleştiği yerde oluşan toprak bir tepecik... Bu tepecik belki kendiliğinden değil de özel olarak oluşturuldu. Bu konuda elimizde bilgi yok. Yalnız bir zamanlar Ergene Nehri her iki taraftan da akıyormuş. Sonra oraya topraktan bir bent yapmışlar ve Ergene'nin asıl suyunu Ana Deresi kanalından vermişler. Alpullu'dan geçen Ergene, Üsküpdere çayının uzantısı niteliğinde... Asıl Ergene Nehri değil... Fakat biz çok da farkında olmadan ona Ergene Nehri demeye devam ediyoruz. Bunun nedeni Mimar Sinan Köprüsü'nün altından geçen suyun Ergene olduğunu çok uzun yıllardır biliyor olmamız. Oysa epey bir yıl var ki, köprünün altından geçen Üsküpdere suyu... Gerçek Ergene Nehri 200, 300 metre güneyden akıyor ve zifiri katran renginde... Bizim Ergene zannettiğimiz Üsküpderemiz nispeten daha temiz sayılır. Temiz değil de... Ergene'nin kirliliğini görünce "temiz" diyesim geliyor.
Ve üçüncüsü çalı bendi... Tarifi zor fakat resimlerle gösterdiğimiz zaman daha iyi anlaşılıyor.