Barış Parkı
Adı Belediye Başkanı Ahmet Durgun zamanında konmuş. İnsanlar birbirlerine barışık olsunlar istenmiş. Çocukluk zamanımda burası kömür ve pasakül deposu idi. Her taraf simsiyah kömür tezek ve partikülleriyle dolu idi. Hatta fabrika yönetimi kömür sahasının etrafını içeriye insanlar girilmesinler diye üç sıra dikenli telle çevirirlerdi. Kömür yığınlarının üzerine ince kireç tozu serpilir, bir şekilde çalınması önlenmeye çalışılırdı.
Hatırlıyorum bazı yıllarda gelen pancarı stoklayacak yer bulunamadığından burası pancar silosu olarak da kullanırlardı. Küçük çocuk olduğumuzdan pancar siloları dev yığınlar gibi gözükürdü gözümüze.
Kömür ve pasakül deposu olmaktan burayı kurtaran belediye başkanı, Sümer Simer... 1964 yılında fabrika müdürüyle konuşmuş ve buranın belediyeye tahsis edilmesini sağlamış. Sonra da orayı Belediye Parkı haline getirmiş. Eski adı öyle idi. Yanındaki bina nedeniyle Belediye Parkı derdik. İnternette Ahmet Yesevi Parkı olarak da isimlendirildiğini gördüm. Belediye ile Cami arasındaki sokağın adı Ahmet Yesevi olduğundan bu isim yakıştırılmış olabilir. Ad verme olgusu her zaman politik... Fakat, "Barış" ismi güzel... Bizim kültürümüzde "barış" sözcüğü "selâm"dır... Selâmettir... "Sen sâlim, ben selâmet" deriz ya...
Belediye Parkı veya Barış Parkı'nda Atatürk heykeli, çocuk oyun parkı, kafe türü bir yer, oturma bankları ve doğal görünümlü küçük bir havuz var. Yaz aylarında burada düğün törenleri yapılıyor. Resmi bayram etkinliklerinin düzenlenme mekanı Barış Parkı aynı zamanda. İlk zamanlarda döşemesi aralıklı taşlardan yapılmış ve aralarından ot çıksın istenmişti. Sonra yürüme zorlukları ortaya çıkmış olmalı ki bu düzenleme iptal edildi. Her belediye başkanı Barış Parkı'na bir şeyler yapmaya çalışır. Nedeni göz önünde olmasıdır. Fakat fazla yükleme yapma estetiği bozar. Bu tür, bazı sorunları var... Bir çevre mimarının estetisyen gözüyle inceleme yapması, olaya el atması Park'a başka bir hava verecektir. Biliyoruz ki, aşure tatlısı güzeldir, fakat yanık kaymaklı sütlacın asaleti başka.