Art Deco

Art Deco tarzının 1925-1940 yılları arasında etkili olduğu belirtiliyor. Kısa süreli bu yaklaşım mimariden çok modada, sanatta ve mobilya üzerinde etkili olmuş. Tarz adını 1925 yılında Paris'te düzenlenen Exposition Internationale des Arts Decoratifs isimli sergiden dolayı almış. Stil esas olarak ev dekarasyonu veya evlerin iç mekan süslemesi uygulamasına dayanıyormuş. Art Deco uygulamasında bina cepheleri kenarları keskin alçak kabartmalı bezemelerle süsleniyormuş. Çevron adı verilen düz veya ters V harflerinin değişik şekillerde birleştirilmesinden oluşmuş zigzaglar, siyah-beyaz kare biçimler veya ziggurat adı verilen desenler, düzenlemeler, kemerler bu akımın en önemli özellikleriymiş. Sanat, esin kaynağını Babil ve eski Mısır kültürlerinden almış.1 Çevron veya zigguratları sanat insanları diledikleri gibi kullanıyorlarmış. Düz, ters, dalgalı, esnetilmiş, eğilmiş veya birleştirilerek yeni geometrik desenler üretmek suretiyle... Sanat adamı bu konuda herhangi bir sınır tanımıyormuş.

Art Deco, bilim çevrelerinde ekseriya
modern sanat olarak isimlendirilirmiş. İnsanımızın kulağına gelince sözcük moderen şeklinde ifade edilmeye başlanmış... Biliyoruz ki Teliçi'ndeki evlerden söz ederken insanlarımız "çok moderen" diye tanımlama yaparlar. Akım 1930'lu yıllarda güç kazanıp II. Dünya Savaşı'nın sonunda kendisine duyulan ilgiyi kaybetmiş.

Art Deco sanat uygulaması daha çok apartmanlarda ve gökdelen türü büyük binalarda ziggurat düzenlemeleriyle görkemi yansıtmak amacıyla kullanılmış. !920'li yıllarda ABD'de sıklıkla  kamu tesislerine ve ticari binalara uygulanmış. İnsanlar bireysel olarak evlerini nadiren  Art Deco tarzıyla yapmışlar. 

Alpullu'da Art Deco

Değişik yerlerde Art Deco'nun izlerini görüyoruz.

1. Ortaokul. Alpullu Ortaokulu'nun su basman seviyesinde ve birinci katın üst bölümünde yer alan uzun yuvarlak şerit düzenlemeler Art Deco uygulaması. Bunlara "kat silmesi" de deniyor. Farklı genişlik ve kalınlıkta, farklı uzunluklarda bu şekildeki yatay veya dikey çıkıntılar, uzantılar veya düzenlemeler Art Deco olarak değerlendiriliyor. Fabrikanın yaptırdığı sivil yapılarda  fazla görkemli olmasa da "ucuzundan" Art Deco anlayışı yapılara yansıtılmış. Bu uzantıları sanat açısından "modern çizgiler" olarak tanımlamamız gerekiyor. 1962 yılında yapılan yeni ilkokul, ortaokuldan çok daha yeni, ama
moderen değil, çünkü kişilik betimleyici "kat silmesi" gibi herhangi bir özelliğe sahip değil. 

2. Saray. Art Deco yaklaşımı Saray binasının cephesine dikey çıkıntılar biçiminde yansımış. Sade süssüz, fakat anlamlı. Ayrıca önde yer alan çıkıntılı bölümdeki pencere düzenlemesi de Art Deco uygulaması. Saray'ın içinde yer alan 38 konut alan itibariyle çok küçük ve bir kışla havası içinde ama  cephesine belli ölçüde güzellik katılmaya çalışılmış. İçini sorma, dışı moderen... Dışı saray gibi, içi kibrit kutusu gibi küçük odacıklarla dolu bir kışla... Bu binadaki Art Deco aslında bir yanılsama...   Ön taraftaki Kör Açıklık (Blind Opening) adı verilen düzenleme de Art Deco'nun bir uzantısı. Ve yukarıya doğru ziggurat şeklinde çıkıntı yapması Art Deco olduğuna ilişkin en güçlü delil... Günümüz açısından değerlendirirsek "moderen" görünümlü, ilkel bir bina.

3. Ergene köşkü.
Köşkün ana dış cephelerinde (façade) yer alan iki üç düzenleme Art Deco olarak adlandırılabilir. Birincisi binanın saçak altında yer alan
taç kornişi düzenlemesi... İkincisi camların altında enlemesine, boydan boya yer alan stringcourse adı verilen kat silmesi veya silme şeridi... Gerçi silme şeritleri sadece Art Deco ekolüyle ilgili değil. Kaynaklara göre Renaissance, Federal, Georgian Revival, Italianate, Italian Renaissance Revival, Colonial Revival, Beaux Arts Classical, Second Empire gibi birçok tarzda bu uygulamaya rastlanılmış. Muhtemelen Art Deco ekolü de bu uygulamaları takip etti. Binadaki her düzenlemeyi Art Deco'ya bağlamak doğru olmayabilir. Üçüncüsü dış pencereleri ve dördüncüsü terasa açılan kapıyı çerçeveleyen dikey çıkıntı düzenlemeleri... Bunları söve olarak isimlendiremeyiz. Çünkü hem açıklığı bütünüyle sarmalıyor, hem de sövelerden daha geniş bir düzenleme. Bunlar Ortaokul binasında gördüğümüz yatay silme şeritleri ve Saray binasında gördüğümüz dikey şaft düzenlemelerinin değişik bir formu. Ve onlardan daha asil bir görünüme sahip. Pencere ve kapı gibi açıklıkların çevresinde yapılan düzenlemelerin bütününe fenestration  [fenistreyşın] adı veriliyor. Kısacası "pencere düzenlemesi" demek... Bu düzenleme içinde dış pencerelerin enli bir çerçeveyle sarılmasına söve [İngilizce side casing veya exterior window trim] adı veriliyor. Fakat köşkteki sövelerin --en azından pencere ve kapının alınlıklar bölümünde-- normalden (15-20 cm) çok daha geniş olması onları Art Deco tarzına yaklaştırıyor. Bu yüzden Art Deco tarzının pencere düzenlemesinde de kendini gösterdiğini söyleyebilriz. Pencere dışlarında yer alan denizlik ve apron uygulamaları da özel ve art deco olarak yorumlanabilir. Saçağın üst bölümünde yer alan ve  blocking course adı verilen akıntı gizleyici uygulaması da moderen bir yaklaşım. Dikkati çeken bir, iki ana Art Deco uygulaması binadaki diğer süsleme ve düzenlemeleri de peşinden sürüklüyor ve kendi içinde eritiyor.  Normalde Art Deco olmayan silme şeridi ve  akıntı gizleyici gibi kimi uygulamalar da Art Deco rengi kazanmaya başlıyor.

Köşkün dış antre (porch) kapısı stil olarak "Fransız Kapısı" (French Door) olarak adlandırılıyor. Boydan boya cam panellerle yapılmış iki kanatlı olması nedeniyle bu adı alıyor... Bu yüzden o da sâde ve "
moderen"...  

4. Ergene Köşkündeki eşyalar. Art Deco ekolü o dönemde strüktürü, bina donatılarını, binanın ince işlerini, mobilyaları, ev eşyalarını, dokunan kumaşları ve hatta kravat, gömlek gibi giyisileri dahi etkilemiş. Köşkteki malzemeye, eşyalara bakalım... İlk gözümüze çarpan tavandaki avizeler oluyor. Küp şeker biçimli... Şeker fabrikası olduğu için "şeker biçimli yapılmış" diye geliyor aklımıza ama tam öyle değil. Bu dekor "sanayi toplumuna ait" aydınlatma gerecinin endüstriyel uyarlanmasından başka bir şey değil... Sanatkar veya avize ustasına sipariş gelince Art Deco felsefesiyle düşünüyor ve bu avizeyi üretiyor. Art Deco ve Kübizm ekollerinin küp şeker fikri ve simgesinde mecz olması.

Koltuk takımı orijinal mi bilmiyorum. Eğer odrijinal ise tasarımı, yastıklar ve kullanılan kumaşlar çevron desenleriyle süslü. Sebebi o yıllarda Batı topumunda bu akımın güçlü bir rüzgar estirmesi. Gözümüze güzel ve hoş geliyor. Okumuş bir avuç münevver insanımızı hariç tutarsak "zigzig" desenler kimsenin umurunda değil. Köşkü gezen, salonu seyreyleyen kişiler genel zarif görünümün etkisi altındalar. Bütüncül bir resim var ortada ve onlar Deco ayrıntılarını okuyamıyorlar. Doğrusu çok merak ediyorum bu Art Deco olgusunu ilk ne zaman keşfettik diye.

Art Deco'da
yüzey süslemesine önem verilirmiş. Yüzey derken yerin tabanı, duvarlar, balkonlar veya tavan yüzeyi... Her türlü yüzey. Köşkün salon salomanje bölümündeki yüzeyler  fazlasıyla süslü... Hatta başlangıçta "fazla takıp takıştırılmış" diye düşünmüştüm ama, galiba bu uygulama Art Deco ruhunu daha iyi yansıtıyor. Bırakalım böyle kalsın. Art Deco ruhunu bozacağını düşünmesem burayı çok daha asil bir şekilde düzenlerdim. Eşya yığılması var, gözümüzü boğuyor. Her tarafta çok şey görüyoruz ve bir süre sonra dışarıya çıktığımızda zihnimizde kaotik imgeden başka bir şey kalmıyor. 

Köşkün üç numaralı odasında yer alan gardrop da bir Art Deco örneği. Veya, daha doğru ifade edersek gardrobun  kapıları... Art deco'nun bir başka özelliği, Deco'lu objeye bakan kişide empresyonist çağrışımlar yapması. Empresyonizm, doğadaki unsurların kişinin zihninde bir takım düşünceler, duygular veya izler yaratması demek. Buna
reification kışkırtmacılığı da deniyor. Birkaç kişiden duydum. Dolabın kapılarındaki desenlerden dolayı kimileri bu birime "maymunlu oda" adını takmışlar. Simetrik görünümlü güzel ağaç damarlarını öyle okudukları anlaşılıyor. Emin olmak için ikinci defa  gittim ve bu kez dolap kapaklarının da fotoğraflarını çektim. Tebessüm etmekten kendimi alamıyorum. Uzmanları her kim ise, Art Deco denen bu sanatsal ve mimari akıma ne kadar da derinlik katmışlar... İnsanlarımız farkında olmadan Art Deco'nun oltasına takılıyor, hurafeler üretiyorlar.

5. Teliçi'ndeki belirli Evler. Teliçinde farklı ev grupları var.Bazılarının mimari özellikleri üzerinde daha çok durulmuşken diğerleri düz memur evleri olarak yapılmış. Ergene köşkünün civarındaki bir kaç evin konumu diğerlerinden farklı... Bunlarda diktörgen bloklarının yanında kavisli veya kemerli giriş kapıları yapılmış. Bu tür düzenlemelere
italyanet adı veriliyormuş. Dikdörtgen bloklar ve kemerli giriş kapılarının yekpare bir bütünlük içinde sunulması da yine Art Deco mimari tarz içinde değerlendiriliyor. 

6. Hastane binası. Hastane binasının özellikle ameliyathane ve doğumhane böümlerinin tasarımı Art Deco tarzına işaret etmekte. Tumba biçimli cam çıkıntılar hem dışarıya taşma biçimiyle hem de cam plaklardan ve cam kiremit kullanımı nedeniyle Art Deco tasarımı olarak görülebilir.

Art Deco Bize Ne Söylüyor
Bazı tarihçilere göre Art Deco müstakil ve özgün bir tarz değil. Kendinden önceki bir çok tarzdan etkilenerek bir ölçüde kendini farklılaştırmış bir ekol. Bu nedenle herhangi bir çizgi, blok, tasarım veya düzenlemenin Art Deco sayılıp sayılmayacağı konusunda tereddütler yaşanıyor. Esas itibariyle dönemin gözde yaklaşımı olması nedeniyle mimarlar, inşaatçılar, mühendisler kendilerine göre bir takım düzenlemeler yapmışlar. Sanayileşmenin atağa kalktığı bir dönem ve insanlar yeni, sade, asil, düz ve yalın çizgilerle ortaya konan yeni tasarımları heyecanla karşılıyorlar ve bu ürünleri modern olarak adlandırıyorlar. 1940'lara kadar bu modern tasarım süreci devam ediyor ve sonra bitiyor. Post-modern yaklaşımlar gelişiyor. Taki 1980'lere kadar. Bu yıllardan itibaren ekolü yeniden canlandırma girişimleri var. Mimari ve sanatsal akımların çeşidi o kadar çok ki, sayısını bilen yok. Sokaktaki sıradan insanların bunları bilmemesi çok doğal... Modern, post-modern, post-post-modern, modern üstü, post-modern sonrası... Post kelimesi olguları açıklamaya yetmeyince daha elverişli başka bir kelime üretiyoruz: Çağdaş. Kırkıncı asra ulaşsk bile "çağdaş" kelimesi eskimeyecektir...

Alpullu'daki fabrika yapılarında, mobilya tasarımlarında ve ev donatılarında Art Deco ekolünün yansıması fabrika makinelerinin ithali gibi bir şey. Nasıl ki santrüfij makinelerini ithal etmişsek yabancı inşaat mühendisleri de Art Deco'yu ithal ediyorlar veya Türkiye'ye getiriyorlar. Normal bir süreç, normal bir uygulama olarak. Türkiyeli insanlar, fabrika yöneticileri, memurları ve işçileri Art Deco'nun çok da farkında değiller. Farkında oldukları tek şey "yeni çizgiler, yeni tasarımlar, hiç görmedikleri ürünler, işlevsel ürünler, pahalı ürünler, yeni kullanım biçimleri, yeni davranışlar, yeni alışkanlıklar"... Adı Art Deco olmuş veya olmamış... Biz ona iyi oturan ve yakışan güzel bir ad bulmuşuz:
Moderen... Art Deco'yu sevmişiz, hoşumuza gitmiş ama içselleştirememişiz. Anlamadığımız, bilmediğimiz için; kültürümüzün içinden gelişmediği için üretmemişiz, üretememişiz. Onu sadece tek gözü mavi, bir Van Kedisi gibi sevmişiz ve hâlâ da sevmeye devam ediyoruz. Ah! Bir de ekol üretmeyi, ekol yaratmayı denesek her şey çok farklı olacak.


1 Bruce J. Wentworth, Art Deco Style Architecture, https://www.wentworthstudio.com/historic-styles/art-deco/ (26.8.2018).