Adı Nereden Geliyor
Bir öğretim üyesi Alpullu kelimesiyle ilgili bilimsel makale yazmış ve kelimenin kökünü ayrınıtılı şekilde ele almış. Evet, bir analiz yapmış ama isabet ettiği kanısında değilim. Etimolojik analizlerde daha derine inmek gerekiyor. Sözcüklerin etimolojik kökeni, bağlamdan kopar. Bağlam çerçevesinde verilen adla tarihin derinliklerinde kalan etimolojik kökenin anlamları aynı değildir. Ben hem "bağlamsal anlamı" hem de "etimolojik anlamıyla" ilgiliyim. Etimolojik anlamı münhasıran bilim adamlarını ilgilendirir. Sıradan vatandaşlar etimolojik açıklamaları gereksiz "bilgi yükü" olarak görürler. Bilim insanları ise, kelimelerin etimolojik anlamlarını insanlığın gelişim serüveni ve kilometre taşları olarak değerlendirirler.
Bağlamsal Analiz
Kısaca belirteyim. Osmanlı dönemi... 1865 yılından önce yaşadığımız Ergene Köprüsü'nün yakın çevresi anlamında Alpullu yok. Sadece dört km uzağımızda yer alan bir yerleşim yeri var ve adı Alâpiye (Pancarköy)... Osmanlıcasından okudum, aynen okunduğu gibi yazılıyor: Alâpiye... Alâpiye Rum ismi değil, Osmanlı adı... Osmanlı toplumuna da belki Bizans zamanlarından miras kalmıştır. İlk dönem Osmanlıları için feth edilen yerleşim yerlerinin adlarını değiştirmek öncelikli bir konu değil.
Romalı'ların veya bizim ifademizle Rum'ların bir bölümü Pancarköy topraklarında tarihin çok eski zamanlarından beri varlar. Geriye kalan bölümü ise Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra buraya getirilip yerleştirilmiş veya kendiliğinden göç etmiş insanlar olabilir. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından önce Müslüman ve Hristiyan ahali Pancarköy'de hep birlikte ve karışık olarak yaşıyorlar. Fakat, köy genel karakteri itibariyle Rum değil, Müslüman... Çünkü idare bizde ve bazı Türk-Müslüman aileleri oraya yerleştirerek İslâmlaştırmak istiyoruz. Rumlar, köyün adını Alpiye, Türkler ise Alâpiye şeklinde telaffuz ediyorlar.
1864 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti Rumeli topraklarındaki bazı yerleşim yerlerinin idari sınırlarında ve adlarında düzenleme yapmak istiyor... Bu düzenlemeye 1864 Vilayet Nizamnamesi deniyor... Bu çerçevede kimi köy isimleri Türkçeleştiriyor. Nedeni, Balkan ülkelerinin daha sonra, buralarda hak iddia etmelerini önlemek. 1865 yılında köyün Alâpiye olan adını Alpullu yapıyorlar. Alpullu bir bucak veya ona "merkezi köy" de diyebiliriz. Araştırmanın başlangıç aşamasında Alpullu adını halkın kendisinin verdiğini düşünüyordum ama yeni belge ve bilgiler ışığında bu adın Osmanlının resmî kurumları tarafından verildiği netleşti. İsim değişikliğinin insanların belleğine yerleşmesi kolay olmuyor. Zamana ihtiyaç var. Devlet kurumlarının bir bölümü köyün eski adı olan Alâpiye sözcüğünü kullanmaya devam ediyor. Örneğin, 1900'lü yıllara kadar askerî haritalara köyün adı Alâpiye şeklinde işleniyor. Oysa 1890'lı yıllarda Edirne'de çıkan bir gazetede köyün adı Alpullu... 1880'li yıllarda da öyle... Alâpiye ve Alpullu 1850'li yıllarda Babaeski ile Burgaz arasında kalan geniş bir toprak parçasının adı aynı zamanda. Alapiye toprakları ve onun merkez köyü Alapiye...
1865 yılında isim değişikliği yapılıyor ve Alâpiye bundan sonra artık Alpullu olarak anılıyor.
1865 yılından1890 yılına gelinceye kadar 25 yılılk sürede Alpullu adı Müslüman-Türk ve Rum halkın belleğine yavaş yavaş yerleşmeye başlıyor. İnsanlarımız Alâpiye sözcüğünü bırakıp Alpullu diyorlar artık. Rumlar kendi dillerinde ve günlük kullanımda Alpiye sözcüğünden vazgeçmek istemiyorlar. Aynen bir köye Rumların Skopye bizim Üsküp dememiz gibi... Sadece "nostalji" olsun diye eski Rum şehir adlarını yeni açtığımız ticarethanelerimize vermek, çok da "tekin" bir davranış değil... Onların teknelerine, su taşımış oluyoruz böylece... Biraz daha dikkatlı olmakta yarar var.
Alâpiye yerine Alpullu adının yıldızını parlatan olay 1988 yılında tamamlanan Edirne-İstanbul demiryolu. Belirli merkezlere İstasyonlar yapılıyor ve bunlardan biri de Rumların diliyle Alpiye ve bizim adlandırmamızla AlpulluTren İstasyonu. Osmanlı veya ihaleyi alan şirket Alpullu Köyü'nün yakınına da bir istasyon yapmayı uygun görüyor. Çünkü o bölge bir kaç köyün ortak merkezi konumunda. Alpullu kenarda, köşede kalmış bir köy iken istasyonu sayesinde birden parlayan bir yıldız haline geliyor. Çünkü tren yolcuları Alpullu'da iniyorlar ve nereye gideceklerse yine oradan trene biniyorlar. Mandıra, Sinanlı, Düğüncülü, Katranca, Babaeski, Pancarköy insanlarının dilinde artık hep Alpullu sözcüğü var.
1865'ten öncesi: Alâpiye veya Alpiye
1865-1988 dönemi: Alpullu, Alpiye, Alâpiye (Yavaş gelişen bir isim değişikliği kabulü)
1988 tren istasyonu ile: Alpullu, (Alpullu sözcüğünün yıldızı parlamaya başlıyor artık)
1910 Kırklareli demiryolunun açılmasıyla buraya Babaeski İstasyonu adı veriliyor.
1914 Babaeski istasyonun yapılmasıyla Alpullu İsasyonu sözcüğüne geri dönülüyor (Arşiv belgesine bakınız)
Devlet arşivlerindeki bir belgeye göre 1881 yılında Alpullu havalisinde bir yerleşim yeri oluşturulması ve oraya Hamidabad isiminin verilmesi planlanıyor. Bu ifadeye göre Alpullu veya Alâpiye topraklarının o yıllarda oldukça geniş olduğunu anlıyoruz. Öyle anlaşılıyor ki Babaeski ile Lüleburgazz arasında kalan bütün topraklar Alpullu'nun (Pancarköy'ün). Ama yakın zamanlar Pancarköyü'nün değil, eski zamanlar Pancarköyü'nün...
Arada 1877-78 Osmanlı-Rus ve 1912 Balkan Savaşı kesintileri var.
Osmanlı-Rus savaşında Ruslar İstanbul'daki Yeşiköy semtine kadar geliyorlar. Bütün Trakya işgal edilmiş. İnsanlarımız şehit olmuşlar, savunamamış, geri çekilmişiz. Yerli Müslüman halk zaten düşman gelmeden büyük ölçüde kasabaları boşaltmış. Özellikle bir köyde azınlıkta kalan Müslümanlar tedbir olsun diye başka yerlere göç etmişler. Trakya boşalmış. Kasabalardan, köylerden hali vakti iyi olan kişiler kendilerini koruyup savunabilecekleri yerlerde toplanmaya ve bir araya gelip güçlü olmaya çalışmışlar.
Rum köylerinde azınlıkta kaldıklarını anlayan Müslümanlar oraları hep boşaltmışlar. Varsa bile, kalanların sayısının çok az oldukları tahmin ediliyor. Müslümanların boşalttıkları yerlere Bulgarlar ve Yunanlılar gelmişler. Akrabalarını, komşularını çağırmışlar... Kimilerini de işgalci kuvvetler yerleştirmiş oralara... Bu gelişmelerden [Alâpiye, Alpiye, Alpullu] köyü de nasibini almış. Köy, böylece Hristiyan-Müslüman karışımı olma niteliğini kaybetmiş ve büyük ölçüde Rum yerleşim yerine dönüşmüş.
Tâ ki 1910 yılına kadar... Osmanlı-Rus Savaşı'ndan itibaren 1910 yılına kadar, 30 yıllık sürede Alpullu Köyü'nde Rumlar kök salmaya çalışmışlar... Bu tarihlerde Balkanlar yine karışıktır, Balkan Savaşı koptu, kopmak üzeredir. Bu kez tersine bir göç hareketi başlar. Rumlar Yunanistan'a doğru kaçarlarken Türkler Meriç'in beri yakasına doğru çekilirler. 1910'lu yıllarda Bulgaristan'dan 80 hane Alpullu köyüne gelip yerleşirler. Bu kez, Rumlar kaçmış olduklarından köy yeniden Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başlar. Balkan Savaşı sonrası Alpullu Köyü'ne olan göçler daha da hızlanır ve günümüzdeki Alpullu (Pancarköy) çıkar ortaya.
Alâpiye veya Alpullu kendilerini Yunan olarak adlandıran Rumların kurduğu bir köy değil... Alâpiye köyünün Sultan Murat Hüdavendigâr'ın 1350'li yıllarda Hayrabolu'yu feth ettiği zamanlarda bile var olduğunu düşünüyorum. Nedeni buranın ovalık, sulak bir arazi olması... Ve aynı zamanda su debisi yüksek, yazın hiç kurumayan berrak bir nehri var. Bu tür yerler Traklar zamanından beri meskun mahal olarak kullanılıyor. En önemli kanıtı tümülüsler. Biz onlara "höyük" diyoruz veya "yarık tepe"....
Alpullu veya Alâpiye Sultan Murat Hüdavendigar'ın ve onun komutanı olan Paşa Yiğit Beyin bizlere hediyesi. Yani, 670 yıldır bizim... Uzunköprüye giderken Paşa Yiğit adlı bir belde var. Murat Hüdavendigar bu toprakları ona "dirlik" olarak vermiş. Diriltsin, ihya etsin, devlete destek olsun, asker beslesin ve savaşlarda orduya imkan sağlasın diye... Paşa Yiğit'in mezarı Makedonya'nın başkenti Üsküp'te...
Alpiye mi yoksa Alâpiye mi?
Traklara veya Bizans zamanına kadar gitmemiz lazım ki orijinal telaffuz biçimini tam olarak öğrenelim. Bu mümkün değil... Rumların Alpiye şeklindeki telaffuz biçimi orijinal olmayabilir.
Yerleşim yerinin adı, çok eski tarihlere uzanıyor. Rumlar onu kendilerine göre telafuz etmişler, Alpiye veya Alpiya demişler. Çünkü Latincede şapkalı "inceltme" işareti yok. Veya osmanlıca harflerde yer alan "yukarıya çekme" işareti... Bizim talihsiz bir alışkanlığımız var. Bu alışkanlık bilim insanlarında da görülüyor. Toponomik isimleri, şahıs isimlerini Batılıların ağzından okuyoruz Özellikle Latince yazılış biçiminden. Tarihte kabul görmüş telaffuz biçimi yerine Wikipedia'nın yazmış olduğu telaffuz biçimini kabulleniyoruz. Bilim dilinde buna "acculturation" adı veriliyor. Anlamı "kültürel dönüşüm"... Yani bir Fransız, İngiliz, Yunan, İtalyan veya Belçikalı nasıl söylüyor, ifade ediyor, telaffuz ediyorsa bizim de aynı şekilde telaffuz etmemiz... Eğer aynı şekilde yazar, telaffuz edersek "kültürleşmiş" sayıyoruz kendimizi. Veya "kültürel transformasyona uğramış"... Bu yaklaşım doğru değil. Aynı anlayış devam ederse bazı kişiler bir süre sonra beldemizin adını Elpullu diye okumaya başlayabilirler. Evet evrensel olalım, olalım da, yerel olanı yaşatmaktan da vazgeçmeyelim..
Alpullu İstasyonu - Babaeski İstasyonu
1888 yılında Tren İstasyonu yapıldıktan sonra burası Alpullu İstasyonu olarak adlandırılır ve bu adla meşhur olur. Çünkü Alpullu'nun toprakları üzerindedir ve en yakın büyük yerleşim yeri Alpullu'dur.
Fakat resmî olarak, devlet haritaları yapılırken bu tren istasyonuna köy adı verilmek istenmez onun bağlı olduğu kasabanın adı verilir. Bu yüzden haritaya Babaeski İstasyonu adıyla işlenir. Alpullu İstasyonu ama, bu köyün adını çok kişi bilmediğinden veya Babaeski'ya bağlı olduğundan Babaeski İstasyonu denir.
Zaten, sadece son dönem Osmanlı haritasına işlenmiştir bu ifade... Ve 1914 yılında Alpullu-Kırklareli demiryolu hattı açılıp Babaeski'de ayrı bir tren istasyonunun devreye alınmasıyla geçerliliğini ve hükmünü yitirir. Güncelliğini kaybeden eski haritada ne yazılı olduğunun önemi yoktur atık... Alpullu İstasyonu sözcüğü 1914 yılından sonra hem resmen tanınmış, hem de 1865'te değiştirilen köy adı tanımlamasıyla bütünleşmiş olur. Kavramaştırma ve betimleme karmaşası böylece sona erer. (Bir başka kaynağa göre, Babaeski şimendifer istasyonu 9 Mayıs 1912 tarihlerde adı Alpullu istasyonu olarak değiştirilmiştir)
Alpullu'ya Bulgaristan Göçmenlerinin Gelmesi
Daha önce belirtildiği gibi, 1910'lu yıllarda bir takım gelişmeler oluyor... Bulgaristan'dan gelen muhacirler Pancarköy'e yerleşmeye başlıyorlar. Orada eskiden yaşayan Rumların Alpiye adıyla karşılaşıyorlar. Hâlâ orada yaşayan bir kaç Rum aile de olabilir. Muhacirler bir süre iki adı birlikte kullanıyorlar. Bazen Alpiye diyorlar bazen Alpullu... Alpullu adını Allı-pullu şeklinde de telaffuz etmiş olabilirler. Bulgaristan göçmenleri kendilerinden önce orada Rumların yaşadıklarını bildikleri için Alpiye sözcüğünün bir Rum adı olduğunu zannediyorlar. Oysa dönüşmüş bir Osmanlı adı veya dönüşmüş bir Bizans adı olabilir... Çevrelerinde Rum evleri var, veya Rum evleri zannetikleri tarihi eski Osmanlı evleri... Çünkü Rumların bir bölümü oraya sonradan gelmişler. Orada eski Rumlar, yeni Rumlar, sonradan gelenler karışıık yaşıyorlar. Bulgaristan muhacirleri Alpullu Köyünü Rumların kurduğunu düşünüyorlar. Bu görüş ve düşüncelerin farkındayım ama inandırıcı değil. Alpiye veya Alâpiye sözcükleri şive veya bir tür ağız... Bir tür söyleyiş farkı. Eğer aslı Alpiye ise belki biz Alâpiye yapmışızdır. Fakat Bizanslılar, Romalılar, Traklılar zamanında adı ne idi veya nasıl telaffuz ediliyordu? Bunu bilmiyoruz, buraları karanlık... Biz kendi zamanımıza bakalım... Kendi kültürümüzün içinde özümsediğimiz iki sözcük var: Biri Alâpiye ve diğeri Alpullu...
Eski Pancarköy insanlarının kelimeyi Allı-Pullu şeklinde telaffuz ettikleri iddiası var. Doğrudur, ilk zamanlarda bazı kişiler sözcüğü Allı-Pullu şeklinde telaffuz etmiş olabilirler. Bu tür telaffuzlar yalın gerçeği değiştirmez. Allı-Pullu sözcüğünde, o zamanki gelinlerin başına örtülen kırmızı krep ve beyaz pullara atıf var. İlk gelen muhacirler Alpullu'ya Allı-Pullu demiş olsalar da kayıt ve belgelerdeki yazılış biçimi ortada. Osmanlıcanın yazılışı ve okunuşundan kaynaklanan sorunları öteden beri biliyoruz. Biraz mürekkep yalamış insanlar onu eğer Allı-Pullu şeklinde okumuşlarsa kendilerine yanlış okudunuz diyemeyiz. Allı-Pullu sözcüğü dili buruyor. İnsanlar her zaman kolay söyleyiş biçimini tercih ederler, zor olanı değil. Zaten zaman içinde kelimenin Bulgaristan muhacirlerinin söyleyiş biçimi değil, 1880, 1890 veya1900'lü yıllardaki yaygın telaffuz biçimi tutmuş: Alpullu.
Cumhuriyet Sonrası
Fabrikayla birlikte Alpullu İstasyonu civarında yapılaşma ve meskun mahal olma durumu ortaya çıkıyor. 1923'den 1928'e kadar Alpullu'luyuz ve Alpullu olarak biliniyoruz. Fakat yavaş yavaş fabrika çevresi gelişiyor ve köy hüviyeti kazanıyor. Yetkililer Alpullu'dan ayrılmak ve köylerine yeni bir ad takmak istiyorlar. Böylece yaşadığımız topraklara Şeker Köy adını uygun görüyoruz. Hangi tarihte, kimler tarafından ve nasıl bilmiyoruz... Atatürk 1930'da Alpullu'ya geldiğinde trenin Şeker Köy'de durduğundan söz ediliyor.
Şeker Köy ve Alpullu Tren İstasyonu...
Ve 4 km uzaklıktaki Alpullu Köyü...
Kafa karışıklığı çıkıyor ortaya...
Birisi çıkıyor "Alpullu'ya gidiyorum" diyor. Nereye gidiyor acaba... İstasyona mı, Alpullu Köyü'ne mi...
Kurulan yeni "Şeker Fabrikası" tesisleri hemen yakınında yer alan "Alpullu Tren istasyonu" ile özdeşleşmiş. Fabrika makineleri yurt dışından trenlerle Alpullu'ya getiriliyor. Doğu ekpresi Alpullu'da duruyor. Fabrika adına yapılan resmi yazışmalar hep Alpullu adıyla yapılıyor. Doğal olarak Alpullu İstasyonu ile Şeker Fabrikasının çevresinde bir "Amele Köyü" doğuyor veya gelişiyor.
Fakat bir de 4 km uzaklıkta Alpullu Köyü var... Üç seçenekten birini tercih etmemiz lazım.
Ya Alpullu Köyü'na bağlı olarak yaşamaya devam edeceğiz, ya yeni meskun mahal haline gelen "Amele Köyüne" yeni bir ad bulacağız ya da artık benimsenmiş olan Alpullu adına biz el koyup 4 km uzaklıktaki o köye başka bir ad vereceğiz.
İkinci şıkkı tercih ediyoruz ve yeni oluşan amele köyüne Şeker Köy adını veriyoruz. 1930 yılında bu durumu Atatürk'e arz ediyoruz. Atatürk beğenmiyor. Halkın verdiği isimleri değiştirmeyin Alpullu olarak kalsın diyor ve gidiyor. Fakat sorun çözülmüyor. Yazışmalarda Alpullu adıyla bir yazı geldiğinde asıl yerleşim yeri Alpullu köyünü mü yoksa amele köyü Alpullu'yu mu ilgilindirdiği anlaşılmıyor. Veya insanlar Alpullu'dan söz ettiklerinde nereyi kastettikleri...
1932 yılında (bu konuda kaynak, delil ve kanıta ihtiyaç var) bu karmaşaya bir son verilmek isteniyor ve asıl yerleşim yeri olan Alpullu Köyü'ne yeni bir ad verilmesinin daha uygun olacağı sonucuna varılıyor. O yıllarda fabrikaya yakınlığı nedeniyle Alpulluların çokça pancar ekmeleri dikkate alınarak bu adın Pancarköy olmasına karar veriliyor. Pancarköy'ün adını Atatürk'ün önerdiği iddiasıyla ilgili kanıt yok. Atatürk, sadece Şekerköy sözcüğüne karşı çıkıyor ve eski isim Alpullu'nun korunması gerektiğini belirtiyor. Bu yaklaşım Atatürk'ün genel tutumu. "Ben ziyaret ettim diye bir yerin adını değiştirmeyin. Halk hangi ismi vermişse onu koruyun" anlayışında...
Alpullu ve Merkez
Pancarköy'lü (Alpullu'lu) Rafet Seçkin, bir dönem Alpullu'nun Merkez olarak adlandırıldığını belirtiyor. Biliyoruz ki Lüleburgaz istasyonuna da Merkez deniyordu. Bunun nedeni istasyoların çeşitli yerleşim yerlerini birleştiren merkezi bir yere yapılmış olması... Lüleburgaz'da istasyon bölgesi için Merkez ismi hâlâ kullanılıyor, fakat bizde tutmamış.
Alpullu ve Çiftlik Mahallesi
1952 yılında Alpullu'nun Çiftlik Mahallesi Pancarköy'e bağlı. Çünkü annem o yıllarda yapılan bir seçimde bütün mahallenin Pancarköy'e gidip camide oy kullandıklarını söylüyor. Kenan ağabey ise o yıllarda Alpullu'da muhtarlık olduğunu belirtiyor. Bu konu tam çözüme kavuşmadı, resmi kayıtları incelemek gerekiyor. Ben Alpullu'da doğmuşum ama nüfus cüzdanımda Pancarköy yazıyor. Evvela nüfus memuru hatası diye düşünüyordum ama değil... 1955 yılında dahi bizim mahallemiz Pancarköye bağlı idi. Şöyle bir yorum getirebiliriz; 1932 yılındaki Alpullu'nun sınırlarıyla 1964 yılındaki Alpullu'nun sınırları aynı değil. 1964'te belediyelik oluncaya kadar Çiftlik Mahallesi Pancarköy'ün idari sınırarı içinde. Ancak Belediye olduktan sonra Çiftlik Mahallesi Alpullu sınırları içine alınıyor. Şekerköy veya Alpullu Köyü ilk yıllarda şu mahallelerden oluşuyor: Telçi, istasyonaltı, 10-15 Evler, Saray, Dündar Bey Mahallesi, 22 Evler ve 44 Evler. Samafor Mahallesinden emin değilim ama o dahi ilk yıllarda Pancarköy'e bağlı olabilir. İlk yılların Alpullu'su küçük bir Alpullu... Belediyelik olmakla birlikte sınırları genişliyor.
Fabrika öncesinde Alpullu'da (Şekerköy'de) yerleşim yeri var mıydı?
Genel kanaat yoktu... Fakat tam öyle değil. Alpullu Tren İstasyonu'nun açılmasıyla birlikte 1890'lı yıllardan itibaren Ergene Köprüsü'nün güney ve kuzey bölümlerinde birkaç esnaf dükkanı açılmış ve insanlar uzaktaki köylere gidip gelmemek için köprü çevresine bazı evler yapmaya başlamışlardı. Sayıları mahalle olacak kadar çok değildi ama, çevrede kimisi konut kimisi dükkan olarak kullanılan on beş, yirmi konut vardı. Zaten fabrikanın kuruluş yeri olarak seçilmesinin en önemli nedenlerinden biri de Ergene Köprüsü, civarındaki esnaf taifesi ve Tren İstasyonunun bir merkez olarak değerlendirilmesiydi. Demiryolualtı Mahallesinin ilk nüvesi oradaki esnaf dükkanları ve esnaf evlerine dayanıyordu. İnsanlar bu yüzden demiryolu altını yaşama yeri olarak seçmişlerdi.
Rivayetler, Folklorik Nitelikli Söylenceler
Halk arasında Alpullu'nun adıyla ilgili çeşitli rivayetler, söylenceler gelişmiştir... Babam Mehmet Şencan anlatırdı. Bir kız Pancarköy'den Sinanlı'ya gelin gidiyormuş. Pancarköy Köprüsü'nden geçerken o sırada bir sel baskını olmuş ve gelin suya kapılıp boğulmuş. Bunun üzerine oraya Allı-Pullu veya Alpullu denmiş. Alpullu aslında Pancarköy'ün adı imiş ama fabrika kurulduktan sonra o adı biz sahiplenmişiz ve onlara pancar yetiştirdikleri için veya onların arazisinde pancar işleyen bir fabrika yaptığımız için Pancarköy adı uygun görülmüş. "Pancarköy Köprüsü" diyoruz ama aslında "Alpullu Köprüsü" veya "Mimar Sinan Köprüsü"... Seller ve taşkınlar tarih boyunca hep var ve Er-Gene adı da o sellerle ilgili...
Kimileri Alpullu adının Atatürk tarafından verildiğini belirtiyor. Bu konuda kişilerin dile getirdikleri rivayetler yerine bilgi, belge ve resmi kayıtları dikkate almamız gerekiyor. Herkesin kendi hikayesi kendisine güzel... Rivayetler çok yüzeyli bir elmasa benziyor. Farklı açılardan gelen ışığı farklı renklerde gösteren... Bu yüzden rivayetlerin hepsini tanımalı, hepsinin farkında olmalıyız. 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde hazırlanmış bir Yüksek Lisans Tezi görmüştüm. Pancarköy ve Alpullu'yu anlatıyordu. Bundan 40 sene önce... O tezi bulmak gerek. Şöyle bir karıştırmıştım, ama şu an bir şey hatırlamıyorum.
Bu arada Gümüşhane'deki Alpullu beldesini de unutmayalım.
Abid Eniştenin Sineması ve Alpullu Sineması
Allah rahmet esin, süt kız kardeşimin beyi vardı, adı Abit... İyi bir insandı. Amıcaları ile birlikte ortak olmak üzere beş kişi, Kadıköy'ün Kızıltoprak semtinde, bizim büyük olarak gördüğümüz bir sinema binasına sahiptiler. Kent Sineması... Onu işletiyorlardı, zengin olmuşlardı... Abit enişte bir gün karar vermiş yaşamını, hayat felsefesini ve her şeyini değiştirdi... Müstakim bir yola girdi... Sinemayı sattılar, payına düşen parayı Allah yoluna vakfetti... Bir daha, dönüp arkasına bile bakmadı... Fakat, Mevlam öyle takdir etmiş, ömrü uzun olmadı genç yaşta ahirete irtihal etti. Evlenirken bindiğimiz "süslü gelin taksimiz" onun aracıydı ve o kullanmıştı. Sinemayı Abit enişteler ve akrabaları yapmamışlar, onu bir Rumdan olduğu gibi devralmışlar... Bina üzerinde tadilat yapıp, gözden geçirmişler ve hemen işletmeye almışlar. Kent Sineması adını vermişler yapıya... Sinemanın eski adı ne idi, bilmiyoruz. O tarihlerde Kadıköy'de birden fazla sinema var. Bunlardan birinin tarihsel geçmişi, Osmanlı zamanına kadar uzanıyor. Kaynaklarda "Kadıköy, Alpullu Sinematiyatrosu" şeklinde ibare var. O yapıda hem sinema seyredilir, hem tiyatro oynatılırmış... Sahibi olan Rum'un sinemaya niçin Alpullu adını verdiğini bilmiyoruz. Osmanlının son zamanlarında Pancarköy'de gezici sinemalar var...
"Alpullu Sineması" ifadesi için sadece tahmin yürütebilirim... Bu kişi Pancarköy'den yani Alpullu'dan İstanbula gitmiş bir sinemacı olabilir... Veya bir şekilde Alpullu Köyü ile bağlantılı biri... Bir sermayedar... İnternet kaynaklarında geçen ifade şöyle: "Kadıköy Alpullu Sinematiyatrosu Müdürü Siröçkin Efendinin, Donanma Cemiyetine yapmış olduğu ianelerden dolayı, kendisine madalya verilmesini isteyen yazılar..." (22 Aralık 1914).
Kadıköy'de Abit Enişte'nin sineması vardı... Bu bina 1980li yılların ortalarında yıkılarak yerine 12 katlı, iki apartman yapılmış. Ve yine Kadıköy'de bir zamanlar Alpullu Sineması varmış... İkisi birbiriyle ilgili olmasa dahi benimle ilgili. Biri eniştemin eski sineması, diğeri memleketimin adını almış...
Etimolojik Analiz
Âlâpiye kelimesi nereden geliyor? Burası belirsiz. Çeşitli ihtimaller var. Âlaf kelimesinden olabilir. Hayvanlara verilen saman ve diğer yemlere eskiler alaf derlerdi. Anadoluda bazı yerlerde hala kullanılır. Sivasta, Trabzonda... Fakat giderek tedavülden kalkıyor.
Alaf ve Elif aynı kelimeler. Alaf, Alif, Alf, Alef, Alap, Alaplı, Halep, Allap, Alp, Alper, Alpin, Alpu, Alph, Alpha, Alfa, Ulufe, hepsi aynı kelimeler ve anlamı antik zamanlarda öküz demek. Veya sığır cinsi hayvan... Eskiden insanlar öküze, ineğe, buzağıya taparlarmış. Sonra kelime anlam değişikliğine uğramış ve Tanrı manasında kullanılmış.
Âlâpiye kelimesi "sığırı bol olan yer" anlamına geliyor olabilir veya "Tanrının toprakları" demek veya "Tanrıya inanan insanların yaşadığı yer".
Biz Alpullu olarak Türkçeleştirdik ama benim gözümde onun anlamı hâla "Tanrı'ya inanan insanların yaşadığı yer" olarak devam ediyor. Coğrafyaya ad, bir kere verilir. Zaman içinde kelimelerde ortaya çıkan nüans veya harf farklılıkları, harf değişiklikleri durumu değiştirmez. Orijinal anlam kıyamete kadar geçerlidir. Sultan Murat Hüdavendigar buraları feth ettiğinde bu isme dokunmamışsa bir bildiği vardı. O zamanın insanları kelimeleri çok daha iyi tanıyorlardı.
alaphim.” During Moses’ time eleph meant, “clan,” thus
describing units rather than numbers
alāpu : [nt.] long white gourd.
alābu : [nt.] long white gourd.
Alapi the Assyrian name of the winged human headed bulls which were used to guard the entrances of the palaces, and beings similar to which were believed to have had real existence at the mythical time of Izdubar. massive winged creatures, called Cherubim, stood in the Holy of Holies (Most Holy Place) of Solomon’s Temple.
Homo alpinus: Alpine race, a historical race concept defined by some late 19th-century and early 20th-century anthropologists as one of the three sub-races of the Caucasian race orta avrupa, güney avrupa ve anadolu'daki insanların ana fenotipi - Erken Cumhuriyet'in ırk kuramları ve antropometrik ölçümlerle "ulaştığı" sonuç, kendilerini farklı zannedenlerin de brakisefal ve leptorrhinien Homo-Alpinus ırkının üyeleri, siyasî terminoloji kullanılırsa "Türk" oldukları idi. 1937’de tam 64 bin kişi üzerinde kafatası ölçüm anketi yaparlarken de sadece antropoloji sahasına mütevazı bir katkıda mı bulunmak istiyorlardı? İlk ve ortaokul yaşındaki gençler üzerinde kafatası ölçümleri yaparak Türk kafatasının tıpkı batılılar gibi “brakisefal” olduğunu kanıtlamaya çalışırlarken de gözleri bilimden başka bir şey görmüyor muydu? Beyaz ırkın kökeninin Orta Asya olduğu hipotezini doğrulatmak için ortaya atılan “Türk Tarih Tezi”, bilimsellik adına mı ortaya atılmıştı? Türklerin “aşağılık” sarı ırktan değil de üstün beyaz ırktan olduğunu kanıtlamak için yaptıkları araştırmalar saf antropoloji sevdasının bir ürünü müydü? 64.000 kadın ve erkek üzerinde uygulanan çalışma sonucu ırkçılara ‘Türklerin brakisefal olduğu kanıtlandığı’ gibi “Türkiye Türklerinin antropolojik vasıfları hiçbir itiraz kabul edemeyecek halde bilimsel bir şekilde tespit edilmiştir”. The Alpine race is a historical race concept defined by some late 19th-century and early 20th-century anthropologists as one of the sub-races of the Caucasian race.[1][2][3] The origin of the Alpine race was variously identified. Ripley argued that it migrated from Central Asia during the Neolithic revolution, splitting the Nordic and Mediterranean populations. It was also identified as descending from the Celts residing in Central Europe in Neolithic times.[4] The Alpine race is mainly distinguished by its cranial measurements, such as high cephalic index.
Rüstem Kahya anlatmıştı: 1940'lı yıllarda Pancarköy'de (Alpullu'da) çok sayıda büyükbaş hayvan beslenirmiş. Yüzlerce hayvan varmış. Sabah olunca onları çayıra bırakırlar ve hayvanlar Alpullu'ya (Şekerköy'e) doğru yayılırlarmış. Pancarköy-Alpullu arası bu sığırların otlak yeri imiş. Akşam olunca hayvanlar kendiliğinden evlerine geri dönerlermiş. Bölgede mısır yetiştirilirmiş ve geniş otlaklar varmış. Hayvanlar derede sulanırlar, hava kararmaya başladığında büyük sürüler halinde Pancarköy'e dönerlermiş. Alâpiye ve sığır varlığı... Öküz veya İnek... Veya koyun... Her taraf sulak, yeşil, meralık... Yem ve besi bolluğu... Yerleşim yerlerinin isimlerini evet insanlar koyuyor ama aslında o ismi tabiat ana ilham ediyor onlara veya Tanrı. İnsanlar; yeşili, bereketi, rahmeti, suyu görsünler Yaratıcılarını hatırlasınlar diye. Alâpiye, Alp-Eren, Alp-Arslan, Alp-Gündüz, Alper, Alpu, Alp Dağları... Hepsi Tanrı'ya işaret... Tanrı'yı hatırlatıyor bize...